Dubai’deki Arap Plastik Fuarı’na katılan Türk firmaları ile ilgili izlenimleri aktardığım ‘Doğayı plastik değil, insanoğlu kirletir’ başlıklı yazıya kimilerinin tepki göstereceğini tahmin ediyordum.
Kağıt poşet kullanımıyla ağaçlar kesileceğine, kontrollü plastik poşet kullanımı taraftarıyım sadece.
Avrupa Değerler Çalışması ile birlikte Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi-Betam’ın yaptığı bir araştırmaya dikkat çekmek isterim.
“Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler doğa tahribatına farklı bakıyor’ diye çok genelleştirilmiş bir sonuç var ama Türk insanının algısı da kayda değer.
Türk insanı çevre konusunda gayet duyarlı ama iş eyleme geçti mi sınıfta kalıyoruz.
47 ülkede yapılan araştırmada ‘İnsanlığın amacı, doğayı yönetmek ona hükmetmektir’ önermesine verilen yanıtlar değerlendiriliyor.
Verilen yanıtlara göre ülkeler üç grupta toplanmış.
İlk grupta bulunan İskandinav ülkeleri, insanlığın amacının doğaya hükmetmektir önermesine büyük oranda katılmıyor. Katılanların oranı Finlandiya’da yüzde 16, Danimarka’da yüzde 17, İsveç’te sadece yüzde 19. Unutmayalım ki, bu ülkeler çevre politikalarında, yenilenebilir enerjilerde ve yeşil şehirlerde dünyada öncülük de yapıyorlar.
İkinci grupta Kıta Avrupası ülkeleri yer alıyor. İnsanlığın amacı doğaya hükmetmektir diyenlerin oranı Fransa’da yüzde 23, Almanya’da yüzde 25, İspanya’da yüzde 31, Yunanistan’da yüzde 34, İtalya’da yüzde 24…
Üçüncü grupta ise Türkiye de yer alıyor. Kişi başına milli geliri düşük ve gelişmekte olan bu ülkelerde insanlığın amacının doğayı yönetmek, ona hükmetmek olduğuna inanlar toplumda çoğunluğu oluşturuyor. Ve dahası 47 ülke içinde insanlığın amacı doğayı yönetmek, ona hükmetmektir önermesine katılırım diyenler yüzde 70 ile en yüksek oranda Türkiye’de. Ardından yüzde 66 ile Kuzey Kıbrıs yüzde 60 ile Polonya ve yüzde 59 ile Makedonya geliyor.
Gelin tartışalım doğaya hükmetme iddiası Türk insanının zekâsını mı gösteriyor, bilinçsizliğini mi?
Çevre konusunda karamsarız ama
47 ülkede yapılan araştırmada insan müdahalesinin sonuçlarının yıkıcı olduğuna herkes hemfikir. 47 ülkenin ortalaması yüzde 87, Türkiye’de ise yüzde 91.
İnsanoğlunun yarattığı tüm sorunlara rağmen bir çözüm bulabileceğine, yani doğaya karşı insan zekâsına güvenenlerin oranı Avrupa’da yüzde 62.
Türkiye’de ise, insanımız doğanın tehdit altında olduğu görüşüne ortalama Avrupalıdan çok daha fazla katılıyor olsa da, insan zekâsının bu tehdidi bertaraf edeceği konusunda daha iyimser. Oran yüzde 73.
BETAM’ın araştırmasında deniliyor ki, “İnsan zekâsının yerkürede yaşanabilir bir geleceği güvence altına alacağı görüşünü kabul edenlerin de doğaya karşı kendini her koşulda üstün gören bir zihniyette oldukları düşünülebilir.”
Bir de şu vurgular var:
“Yakında büyük bir çevre felaketinin bizi beklediği düşüncesine Türkiye’de daha fazla inanılırken (yüzde 82,3’e karşılık yüzde 91,2), doğanın sanayileşmenin olumsuz etkileriyle baş edebileceğine olan inanç, gelişmiş Avrupa’da yüzde 35’de kalırken, Türkiye’de yüzde 59’a çıkıyor. Türkiye’de toplumunun çevre konusunda araştırmaya katılan diğer ülkelere oranla daha karamsar hissettiğini ancak doğaya yönelik tehdidi de pek önemsemediği söylenebilir. Türk toplumu çevre sorunlarında çok tutarlı bir farkındalık sergilemekte, ancak bu tutumuyla pratikteki eylemleri arasında tam bir uyumsuzluğun varlığı dikkat çekmektedir.”