Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, geçtiğimiz günlerde Cumhur İttifakı’na yüklenmiş, “Nasıl olur” anlamına gelecek sözler sarf etmişti:
-Geçmişte Devlet Bahçeli ve Doğu Perinçek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik ağır suçlamalar yapmışlardı. Bugün destekliyorlar.
Doğru, söyledikleri yanlış değil. Her iki isim de Erdoğan’ın attığı adımları genellikle destekliyor. Ama milli olmak böyle bir şey işte! Arada ne kadar derin fikir ayrılıkları olursa olsun, milli konular birleştiriyor tarafları. Üstelik konuyu Ak Parti-MHP açısından ele alırsanız eğer, öyle çok derin görüş ayrılıklarından söz etmek de zor.
MHP, kurulduğu günden bu yana Başkanlık Sistemi’ni savunuyor. Alparslan Türkeş’in Temel Görüşler Kitabı’nda, Türkiye’nin Başkanlık Sistemi ile yönetilmesi gerektiği çok net ortaya konuyor. Zaten sağlığında Türkeş de Başkanlık Sistemi’ni savunuyordu.
Bitmedi dahası var…
Açın MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası İddianamesi’ne bakın. 1980 Darbesi sonrası Hakim Albay Nurettin Soyer’in hazırladığı bu iddianamede, Başkanlık Sistemi’ni istemek bir “suç” olarak gösteriliyor. Hatta, Türkeş ve arkadaşlarının idam talebine gerekçe olarak gösteriliyor.
Bundan 40 yıl önce de MHP’li gençler “Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız” diyorlardı. Bugün de bu söylem terk edilmiş değil. Görüş olarak birbirine oldukça yakın iki yapıdan bahsediyoruz.
Türk siyasetinde bir ittifak yapılacaksa, Ak Parti ile MHP’nin birlikte hareket etmesi çok doğal. Hiç de şaşırtıcı değil.
Asıl sıkıntı ve garabet Cumhur İttifakı’nda!
Cumhur İttifakı’nda birleştirici ve yapıştırıcı unsur milli olmak, meseleler karşısında milli bir duruş göstermek.
Peki, Millet İttifakı’nın zamkı ne?
Bence tek birleştikleri nokta Tayyip Erdoğan karşıtlığı. Bunun dışında “El eleyiz, birlikteyiz” deseler de, Bremen Mızıkacıları gibiler. Temel konularda her birinden ayrı ses çıkıyor. Geçmişlerine dönüp bakıldığında hiçbir ortak noktaları yok.
Kılıçdaroğlu ise, Cumhur ve Millet ittifakları arasındaki temel ayrımın “demokrasi” olduğunu söylüyor. Tabii ki koca bir yalan bu. Hem de test edilmiş bir yalan. Seçimlerde gördük “demokrasi” ittifakını: Bu ülkede 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunan demokrasi düşmanı çevreler ve yıllardır terörle sonuç almaya çalışanlar kimi desteklediler?
Cumhur İttifakı’nı değil tabii, Millet İttifakı’nı. Hepsi delilleri ile ortada: FETÖ’cü Ekrem Dumanlı ve Adem Yavuz Aslan gibi isimlerle, Kandil’deki terör baronları aynı noktada buluştular. “Erdoğan” demedi onlar, Erdoğan’ı desteklemediler. Tam tersine, “Erdoğan gitsin” diyenlere omuz verdiler.
Hepsi birlikte, bir arada, aynı yolda yürüdüler ve yürüyorlar da. Kiminle birlikte oldukları önemli değil. Kime karşı oldukları belirliyor tavırlarını. Şöyle bir çevrelerine baksalar, onlar da görecek garabeti:
Daha düne kadar birbirlerine “katil” diyenler, bugün can-ciğer kuzu sarması. Üstelik içine düştükleri durumun farkında da değiller. Elin gözündeki çöpe takılıp kendi gözlerindeki merteği görmeyenler bunlar.