İstesek de istemesek de, dünyadaki yaşam bu çizgi üzerinde sürdüğü sürece, çoğunluğun 'bilgi' dediği malumat üretimi, dağıtımında, teknolojinin kullanımında, köklü değişimler yaşanmadıkça, uzmanlar hep hayatımıza karışacak. Öğrenmek durumunda olduğumuz bilgiler, onların birikimi, yeni kuramların uygulamaların, buluşların anlaşılıp kavranması uzmanların varlığını gerektiriyor. Çağımız bilimi hızla dallanıp budaklanıyor. Bilimde, teknolojide, tıpta araştırmalar, artık takım çalışması olarak yapılıyor, çoğunlukla. Araştırmalarda iş bölümü, uzmanlar arası işbirliği kaçınılmaz oluyor. Uzmanların kendi sınırlarını, görevlerini, bütüne katkılarını bildikleri, tamamen 'işin' bir yanından tutarak ortaya buluşlar, çözümler, yeni arayışlar, yeni bakışlar sunduğu araştırmalar, uzman varlığının kültüre olumlu katkısını gösteriyor. 'Sen bir parçasını bil, ben bir parçasını; biraraya gelip çözelim, tümünü.' Bütünü bir kişi bilemiyor, çünkü. Uzman, bu açıdan bilginin gelişmesi, sorunların çözümleri açısından önemli biri. Sorunlar karmaşık, insan ve yaşamı karma karışık: Uzman yardımı gerekir yaşamın sürdürülmesine.
Peki, uzmanlarla ilgili yakınmalar ne? Bu yakınmalar nerelerden kaynaklanıyor?
Tipik, olumsuz bir uzman, bir 'bilirkişi' örneğin, öncelikle, çoğunluk tarafından ne dediği anlaşılmayan, uzman olmayanların kavrayamayacağı terimlerle yüksek perdeden konuşan, karşısındaki insanın anlayıp anlamadığını merak etmeyen; sıradan bir insanın gözünde değeri 'kendinden menkül' bir tuhaf insandır. Uzmanın anlaşılmazlığına, kibirine, iletişim kurmadaki yetersizliğine karşın, sahip olduğunu düşündüğümüz bilgisine duyduğumuz saygı bizi ikircikli bir tutum karşısında bırakır. Uzmana bakış ikircikliliği diyebiliriz buna. Hastamızı uzmanına göstermek isteriz, işin 'aslını' uzmanından öğrenmeyi düşünürüz. Uzmana güvenmek isteriz. Yine de onun tepeden bakan tavrı bizi rahatsız edebilir. Kimimiz bunu doğal karşılarız. 'Uzmandır, demek ki azmandır' diye düşünürüz, 'yeter ki, sorunumuza çare bulsun, cefasını çekeriz, onun' deriz. Bizi küçük görüp hırpalamasına ses çıkarmayız. (Alt yapı sorunlarını çözememiş bizim gibi ülkelerde görülür bu, daha çok; akademisyenlerin, hekimlerin, teknisyenlerin, öğretmenlerin tutumu böyle bir eğilim gösterir.) Uzman buyurganlığına boyun eğip, kendimizi uzmanın kollarına teslim ettiğimizde, şeyhine ruhunu emanet etmiş müritlerin huzuru içinde olabiliyoruz. Onun bir aziz konumunda bulunduğuna inandığımızdan, uzmanı eleştirme gücümüzün olamayacağını sanıyoruz. Uzmanı kutsama diyebileceğim bu tutum, uzmanın eleştirilmemesine yol açabilir;uzmanın haddini bilmemesi, kendini büyük görmesi,yardım ettiği insanları sömürmeye kalkması, eleştirisizliğin desteklediği olumsuzluklardandır. Sahip olduğu bilgiyi insanları sömürmek için kullanan uzman, bilgisini silah yapımı için yönlendiren bir diğer uzmanla benzeri bir ahlaksızlık içindedir. Uzman hıyarlığı, bilgisiyle dünyayı elinin altında tutma tutumuna Türkçemizden yakıştırılmış bir niteliktir.
Uzmanın daracık alanındaki bilgisiyle 'dünyayı' yönetmeye kalkması, kendini yenileyememesine, diğer alanlara ilgi duymamasına yol açabilir. Yaratıcılığını öldürür. Dar alanındaki bilgisinin insan yaşamının bütünlüğüyle ilgili sonuçlarını göremediği için, bu bilgiyi, toplumsal konumunu yükseltmek için, çıkarları doğrultusunda kullanabilir; siyasal gücü, yönetim gücünü elinde tutanlara satabilir; onlara bilgisini pazarlayabilir; kendi varlığını sömürüye açabilir.
Öyleyse, uzmanlarla ilgili olarak çağımızın yaşadığı sorunun görünüşlerinden biri şu: Uzmansız yapamıyoruz, uzmandan da rahatsız oluyoruz. Uzman yakışmıyor, gönlümüzdeki hayata.
Bilgisini kullanırken, kitaplarda, olmayan, ancak yaşayarak, yüz yüze insan ilişkileriyle öğrenebileceği örtük bilgiyi hiçbir zaman gözden uzak tutmamalıdır. İnsani durumları, farklı ortamlarda anlamı değişen kuramsal görüşleri fark edebilmeli, dar kafalı, hayat körü, papağan, dediğim dedik, kibirli bir uzman olarak 'uz'mamalıdır. 'Ehil, mes'ul' biri olarak sorunlarla, insanlarla 'hemhal' olabilmelidir. Karşılaştığı her sorunun, diğerlerine benzemeyen yanlarını kavrayarak, 'yeni', 'farklı' olan karşısında yaratıcı çözümler bulabilecek, deneyim birikimine, görüş esnekliğine, genişliğine, derinliğine erişebilmelidir. 'Ehil' olma, uzman olmadan, bu bakımdan fazla birşeydir. Örneğin uzman hekim, kitaplardan, klinik deneyimlerden öğrendiklerini tüm hastalarına, 'onların farklılıklarını' göremeden uygulamaya kalkan bir robot hekim olabilir. Ehil hekim, hasta olarak beni merak eder, farklılığımı anlamaya çalışır, taşıdığı sorumluluğun yanında, hastasının acısını yüreğinde duyar, hastasının yarasıyla yaralıdır, yüreğinde sevgi taşır.
'Uz'an uzmanının, uzanan bir yanı da olmalıdır. Diğer bilgilere, hayatın, insanın bütünlüğüne uzanan bir yanı. O zaman verdiği kararların insan yaşamıyla ilgisini uzantılarıyla kavrayabilir. Kararlarındaki insanı görür. Onun da görüşü olduğunu düşünür. Ekonomistse, mimarsa, onlar için karar alacağı insanlarla konuşur. Doktorsa, hastayla muhabbete geçer. Bilgisinin kısalığından çıkar, 'uzar', uzanır kavrar.