Şekle o kadar kendimizi kaptırmışız; sosyal, sosyo-psikolojik anlamda aidiyet duygusuna, mensubiyet, güvencesine kendimizi o kadar bağlamışız ki; dini de aklın çerçevesinde ve sağlam bir zemin olarak algılıyoruz. Ben dindar birisi değilim ama dinin bir sigorta şirketi olmadığını da çok iyi biliyorum. Din bir göze almadır, bir tehlikedir. Öyle inanıyorsan dindar olabilirsin, öyle bir insansan gönül insanı olabilirsin. İnanmanın akılla desteklenmesi inanmanın gerçekleşmemesi demektir. Oysa bizim dindarlarımız sürekli olarak akla yaslanarak pozitivist, rasyonel bir aklın güvencesi içinde seyretmek istiyorlar oysa inanç aleminin, içimize yapılan gezilerin hiçbir güvencesi yoktur. Bu hayat dediğimiz serüven, kendimizi hayata bırakarak gerçekleşebilir. Biz bir gezi yapacaksak, önce tapu kadastro çıkarılıyor, asfalt döşeniyor, trafik işaretleri konuluyor, trafik lambaları yerleştiriliyor, trafik polisleri konuyor. 'Hadi şimdi yürüyelim arkadaşlar!'. Bu bir iman gezisi olamaz. Çünkü imanın, (birtakım dindar arkadaşlarımı rahatsız edeceğim ama!) dindarların tekelinde bir şey olduğunu düşünmüyorum. İmanın muhtelif yolları vardır; bin bir yolu vardır. Ateist mümin de olabilir veya herhangi bir yerleşik dinin dışında 'arayan insanlar' da olabilir. Ben bu kültür içinde, Müslüman bir kültür içinde arayıcı bir insanım. Bu kendi dinime saygı göstermediğim anlamına gelmez. Şekilde kalmış inanış biçimlerinin yeterli olmadığını görüyorum. İnanmanın o yüce yaratıcı ile arama kitapların konmasından fazla bir şey olduğunu düşünüyorum. Belamı aramak için yola çıkmışımdır Mevla'mı belki bulurum belki bulamam ama benim bu arayışıma bakarak beni damgalarsanız çok acele etmiş olursunuz. Benim suratıma karşı kafir olduğum, dinsiz olduğum söylenmiştir; komünist demişlerdir, satılmış demişlerdir... Birbirini tutmayan şeyler söylenmesi ilginç. Bir kısım beni tarikatçılıkla ilişkilendirmiş, belli bir tarikattan olduğumu sanmıştır. 'Gülsuyu kokan programlara çıkan iktidar yanlısı' imişim. Bir kısım belki kim bilir adı bilinmedik nice tarikatlara mensup olduğumu hayal etmiştir. Çünkü hikmet kaynaklı bir gönül kavramından yola çıkarak konuştuğumu görüp, bu sözleri söylese söylese ancak bir tarikat sahibi söyleyebilir diye düşünmüşlerdir. Demek ki onlar bizim derin bir hayat deneyiminden kaynaklanan bilgeliğimizin, hikmetimizin tarihini yeterince bilmiyorlar. Benim yola çıkışımda dayandığım kaynaklardan habersizler. Ben, kendi başına yolculuk yapan, bu yolculuğumda geçmişimizdeki değerlerden sürekli olarak öğrenen bir gönül yolcusuyum.
***
Her güzel insan kılavuzum oldu. Elbette hocalarım, bilgeler, bütün peygamberler, bütün düşünürler, sanatçılar, müzisyenler... Bir manevi kelebek olarak yaşayan biri olduğum için her güzelliğin çiçeğinden almaya çalıştım. Ama kelebeğin ömrü ve incinebilirliği meselesi var. Zor bir hayatım olduğunu söyleyebilirim. Devamlı sırıtan bir insan olarak gözükebilirim etrafta ama hiç öyle de bir insan değilim aslında. Etrafım çok kalabalıktır ya, o kalabalığın içinde çok yalnız olduğumu düşünüyorum. İyi ki de öyleyim çünkü bu bana iç gücümü arttırma imkanı veriyor; bunun için özel ritüellere gereğim yoktur. Bedenim var oldukça, zihnim, bilincim çok aktif gözükmese de bütün varlığımla bu evrenin zerresini duyma imkanım olduğunu düşünüyorum. Onun için ben okullu bir inanan değilim; herhangi bir okula mensup değilim; okulu olmayanlara eskiden alaylı denirdi. Ben alaylı ve kendi kendine yetişmiş bir insan olduğumu düşünüyorum. Ben bir yerde yetiştirilmiş, şöyle olsun diye bir yerlere yerleştirilmiş biri değilim. Herhangi bir partiye mensup değilim, ateist değilim. Ama hiçbir dine de şekil olarak mensubiyetim yoktur. Bütün bunlar içerisinde 'sen nesin?' diye sorduklarında 'ben bu kültür içerisinde, bu geçmişimle bir yolcuyum' diyebilirim.
Ben yalnız bir adamım. Yalnız kalamayan insanın, bir başına kalamayan insanın, iç alemine yolculuğu mümkün değildir.
***
Ben yolumu böyle yürüyorum ama kimseye böyle yürüyün diyemem; çünkü herkes 'nevi şahsına münhasır' birer varlıktır ve dolayısıyla herkes kendi yolunda yürümeli. Felsefi olarak böyle düşünüyorum. Peki, bize yol gösterenler olamayacak mı? Elbette bir kılavuza bağlanmak isteyenler buyursun. Onlar öyle yürüyebilir, ben böyle yürüyemedim, çünkü kılavuzlar bir süre sonra beni rahatsız ettiler; çünkü çok eleştirel bir insanımdır hatta bu çevremi de rahatsız edebilir. Yumuşak gözükürüm ama olmadık şeyler söyleyiveririm. Kendimden rahatsız olduğum için. Eşim beni bu kadar yıl nasıl çekti onu bilmiyorum. 'Çekilir nane' olmadığımı düşünürüm. Zaman zaman eleştirel akılla yaklaşımımda, birçok insana batan sivri bir tarafım olduğunu görüyorum.