Felsefenin nasıl bir etkinlik olduğu hakkında size bir resim sunacağım. Felsefeciler arasında felsefenin ne olduğu sorusu sürekli sorulmaktadır. Felsefenin ne olduğu ilginç bir tartışmadır ama sonu olmayan bir tartışmadır. Felsefenin ne olduğu bizim kim olduğumuzla ilgilidir. Aklımızın sınırları nereye kadar eriyorsa felsefe o kadardır. Felsefe bizim üzerimizde duran ilah” bir şey değildir.
Felsefe salt bir entelektüel gereksinim değildir. Entelektüel gereksinim bir başlangıç olabilir. Değerlerle, hayata bağlı bir ilişkimiz yoksa felsefeyle de bir ilişkimiz yoktur...
Yaşamımı hangi değerlere göre yaşıyorum? Neyi bekliyorum? Nereye dayanıyorum?
Neleri hayal ediyorum?
Bu tip sorgulamalar, kaptırıp giden, akışa kendini bırakan insanların ilgisini çekmez. Yaşayıp gitmekte olan bir insansanız, felsefeyle sahici ilişki içine giremezsiniz.
Felsefe hayata kaptırıp gitmenin dışında olan bir şeydir. Felsefenin doğal ve olağan yaşam içerisinde yeri bulunmamaktadır. Hayatın anlamına ilişkin, hangi değerlerle yaşadığımıza ilişkin sorularınız olmalı ki felsefe gereksinimi oluşsun sizde.
Felsefeyle kurulan bağ felsef” bir yaşayış gerektirmektedir. Felsef” etkinlik felsefece yaşamla olanaklıdır. Bunun dışındakiler heves, meraktan oluşan sığlıklar olabilir. Felsefeyle amatörce kurulan ilişki saygı duyulacak bir şeydir. Ama felsefeyle sahici bir ilişki kurmak demek değildir.
Felsefeyi dert edinerek kendi yaşamlarını kavramlarla anlamak, felsefi bir bakışla kendi yaşamlarına bakmak isteyen insanlar var. Felsefeyi çektiğinde adam göçecek, yaşamının anlamına felsefeyle tutunanlar. Yaşamına felsefece bakabilen insanlar var oldukça kötülüklerin, çirkinliklerin çözülebilme olasılığı artar. Yalnız birey için değil kültürler için de felsefenin rolünün çok büyük olduğunu düşünüyorum.
Felsefeyle içten kurulan bağ temelinde bireyseldir ve varoluşsal bir şeydir. Felsefe insanın kendisini, biricikliğini ister. Yaşamın anlamını keşfetme, araştırma, gizin aralanmasına ilişkin bir serüvendir. Bunun için çok derin felsefe malumatına sahip olmak gerektiğini düşünmüyorum.
Çağımız insanı felsefeyi kullanmayı düşünüyor. Kullanma düşünüldüğünde felsefeyle varoluşsal, sahici bir ilişki olamaz. Felsefeyi ideolojiler de kullanmaktadır. Çağımızda felsefe bir meslek, bir disiplin olmuş pek çok felsefe etkinlikler var. Kendimi de katarak söylüyorum, biz felsefecilerin felsefeyle olan ilişkimiz meslekseldir. Felsefeyi meslek olarak yapan insanlara saygı duyuyorum. Felsefenin gizlendiği yerler var. Her birimiz farkına varsak da varmasak da felsefi düşünceler içindeyiz. Gerçek, hayat, dünya, insan,bunların ilişkileri hakkında görüşlerimiz var. Bilgiler öğretilirken felsef” ön dayanaklarla öğretiliyor.
Felsefe bireyseldir. (Birey olabilmiş insanların oluşturduğu topluluklarda toplumlarda da etkindir elbet!) Cümbür cemaaat, sürü sepet felsefeyle ilişki kuramazsınız. Felsefe kendisini size açabilmesi için önce sizin elinizin, ayağınızın, gözünüzün ona göre olması gerekir ki size kendini açabilsin. Bunlara uzak bir insansanız felsefe sizde malumat olarak kalabilir. Felsefe malumat yığını değil, yaşanacak bir şeydir. Kitabi bilgiyle felsefeyle ilişkiye geçilebileceğini sanmıyorum.
Felsefe nasıl bir yaşam biçimidir? Murathan Mungan'dan esinlenerek bu sorunun yanıtını şu üç kavramda arayabiliriz: 'Muamma', 'Muallak' ve 'Peşrev'. Bu üçlünün felsefeye çok uygun olduğunu düşünüyorum. Felsefe bir muammadır. Felsefe muamma ile başlayan, çözülemeyen, gizi ortadan kalkmayan, soruların ardından giden, yaşanabilen bir şeydir. Soruların ardından giderken zaman zaman yanıtlar bulunulabilir ama bu yanıtlar geçici duraklardır. Bunlar soru doğurucu yanıtlardır.
Kafamızın içindeki anlam dünyasının açıklanmasını, sorulara yanıt bulunmasını isteriz. Kendimizi sorularla karşı karşıya getirmeye korkarız, yanıtları bulmak, yanıtlar arasında düzeni bulmak isteriz. Felsefenin çağrısı sorularla yürüyen bir şeydir. İnsanların hayatında felsefenin olmayışının nedeni belki de budur. Felsefeyi reddetmek de felsefeyle ilgilenmek anlamına gelebilir. Ama felsefe vurgunu yediniz mi pek kurtulamıyorsunuz.
Felsefe muallakta olmayı, boşlukta kalmayı bilebilmektir. Felsefe sallantıda olmadır. Egemen değerlerle yaşıyorsanız, soru sormuyorsanız sallantıya dayanamazsınız.
Felsefe aynı zamanda bir peşrevdir. Peşrev; giriş, başlangıç demektir. Hayat budur diyemiyorsunuz, felsefeyle sürekli bir yeniden gözden geçirme çabasına girersiniz. Hep başlıyorsunuz ama bu başlangıçlar bitmiyor. Yanıt bulunmaya başlandığında sorular biter, felsef” duruştan uzaklaşabilirsiniz.
Felsefenin bir başka özelliği muhakkik olmaktır yani araştıran, tahkik eden olabilmektir. Bu da bizim sıradan yaşamımız içinde pek yapmadığımız bir şeydir. Araştırma yaşama karşı duruşumuzla ilgilidir. Araştırma bir hava, bir atmosfer, bir kişiliktir. İnsanın yaşama bakış açısı, duruşu araştırıcıdır. Araştırma bir anlamda göze almadır. Nereye gittiğini bilememektir. Araştırma, sonu bilinmeyen bir serüvene doğru gidiştir; cesaret isteyen, kepaze olunabilen, toslanılabilen, dışlanılabilen, aşağılanabilen bir serüvendir. Siz bir serüven yaşıyorsunuzdur ve bedeli neyse ödemeniz gerekir.