'İbadetler beden diliyle yazılan kadim yazılar; kitabelerdir' tespitinden sonra Kadir Gecesi'nin gerçek anlamıyla ilgili ifadeler son derece çarpıcı geldi bana.
'Bin aydan hayırlıdır o gece' dediği şudur: Her bir insan esasen Hakk'ın yaratırken aralarındaki istidat ve işlev farklarına rağmen, koşulsuz hizmete bağladığı ve bedeninin işleyişine verdiği melekeler arasında o müthiş tesviye ve adaleti dünyaya yaymada kendini koşulsuz hizmetçilerden (meleklerden) kılmakla sorumlu olarak yaratılmıştır.
Bedeninde faili olduğu her bir iş üzerinden tanık olduğu azalararası bu adalet ve fırsat eşitliği yegane ve hazır rehberidir.
İşte bu şuurun inişine mazhar olmuş ve bu sayede aydınlanarak insanlık adaletine adanmış bir tek insan (gece), bu şuurdan yoksun binlerce hayattan(şehirden) daha hayırlıdır.
'Binlerce insan doğuyor, yaşıyor ve ölüyor. O manaya ulaşanın bir gecesi, bu mana ile gerçekleştirdiği bir tek iş, kendinde o manayı, hakikatı gerçekleştiremeden ölüp gidenin binlercesinden, binlerce işinden daha hayırlıdır' ifadesi insanın Ramazan şehrinde Kadir Gecesi'ni arayanın hayatının anlamı ve tabir caizse 'Kızıl Elma' sıdır.
Şimdi 'Ramazan’ın başı rahmet, ortası bereket sonu mağfirettir. Kadir Gecesi mağfiret günlerinde aranır.'
Biraz daha açmasını rica ettim.
Yani bir insan olarak umulur ki Ramazan şehrine girelim. Gönlümüz açılsın. Nefislerimizde birbirimize ait sığdıramadığımız hiçbir şey kalmasın. Kendimize verdiğimiz değeri birbirimizden esirgemeyelim. İşte o zaman dışardan görüp dışladığımız her şeyi kendimizde bulur oluruz.
Bu anlayış ve görüş hayat haline gelince hak bizi Ramazan şehrine kabul eder. Bu şehrin başı rahmettir. Girenden ilk beklenen o daracık ve kaskatı gönlünün açılmasıdır... Dışladığın şeyleri kendinde ve kendini her şeyde görmeye başamaktır. Gönlünde her şeyin asli bir yerinin olduğunu anlamak ve hakkını vermektir. Böylece sende hakkını hakkıyla bulmayan bir şey kalmaz. Ramazan'ın başlangıç hilalleri tamamlanıp doluna yüz tutunca işlerinin bereketlendiğini görürsün. Bu şehirde rahmet kendilik değerini sunduğun her şeyden sana döner. Hayat tarlasında karşılıklı merhamet üzerine bir berekettir yayılır.
Artık gönül dolunay gibi her işe aydınlık verir. Gönül rahmette, melekeleri berekette, çevresi mağfirette olur. Hakkı yerine geldikçe, gideremeyeceğin ihtiyaç, bağışlayamayacağın kusur kalmaz. Bu hakikate o kadar bende olursun ki, nasıl ki bedeninde gözün, kendi dışında bir arıza meydana geldiğinde ona bigane kalmaz. Elin bir kusur işledi diye gözün eline küsmez.
Kusur kendinde imiş gibi bütün maharetiyle ona da yardıma koyulur. Çiviyi duvara tutarken elin titredi ve çekiç eline zarar verdi mi, aman el çekici yanlış yere bir daha vurmasın diye göz dikkat kesilir. Senin gönlünde de alem meleklerden meydana gelmiş tek bir beden kesilir.
Hayata sulh, salah ve selamet gelir.
Bir bedende sulh nasıl sevk ve idare oluyorsa, alemde de adalet ve hakkaniyet, yardımlaşma ve eşitlik bu yoldan kurulur.
Allah'ın insanlığın ufkuna koyduğu cennetin dünyaya bakan tarafı budur.
Eşit fırsatlar, yardımlaşma, adalet ve hepsinin kubbesi hakkaniyet.
Bu oluştuğu zaman tüm alemler tek bir beden kesilir.
O mana dünyevi güçleri adaletle sevk ve idare eder. Bu insanlığın semasıdır.
Her güzel iş ve söz o semada tutulur. O semanın altındakiler oradan faydalanır.
İşte bu kadim zamanda beden diliyle yazılmış Ramazan ve Kadir Gecesi kitabesinin okunuşudur. Kim onu okursa ne için yaratılmış olduğunu hatırlasınn. Hayatın gayesine yönelsin, hakikatli işlere koyulsun. Ariyet ve iğreti işelerden yüz çevirsin.
İnsanlık bu hale gelinceye kadar her birimizin bu hakikat yolundaki can damlalarımız dolduracak o semayı. Ta ki yeryüzü cehennem olmaktan çıkıp herkes için cennet haline gelsin. Bu manayı iğreti işlerle beyhude örtenler, hatta tersine gayret edenler(kafirler ve müşrikler) istemese de Allah nurunu ve ruhunu tamamlayacaktır. Kim bilir belki bir vakit yeryüzü de Kuran’da tasvir edilen cennete dönecektir.
Bunun müjdesi senin bu bedenle ve bu manayla yaratılmandır.
Çokluktan murat da budur.(...)