'Mim suretler, Elif o yüce manadır...' diye kaldığı yerden devam etti misafirim.
Elif, Allah'ın uluhiyyeti; yüceliğidir, mimler o yüceliğin kudret elinden inen suretler...
Halbuki bugün parça parça olmuşuz. Atamız Adem'in manasından çıkmış, ayrı atalar iddasına düşmüşüz. O sahih nesebimizi inkara düşmüş ayrı ayrı ata babalar aramaktayız. Hastalanmışız. Aslımız olan manayı bırakmış sureti önceler olmuşuz. İşte öbürkümüz de bu.
Bu görüşe batmış olanlar, ideolojiler içinde mesela etnik fikriyatta olanlar sureti manadan önce görür olmuştur. Suret farkından ilahiyat üretmeye koyulmuştur. Değilse neden her kültürün kendi ilahiyatı vardır der. Onlar suretin manayı belirlediğini düşünenlerdir. İşte bu kıtlık hissine yol açar. Onlara göre insanlar kültürü kurarlar ve hatta o kültüre ait, kendilerine mahsus ilah üretirler. İşte bu korunmalıdır derler...
Bu bir çocuk ama kimin çocuğudur? Bu kültür çocuğu tüm davranışlarıyla mı korunmalıdır? Halbuki bu türden kültürlerin varlığı kendisini kadim değerlerden geçici olanlara indirgemelerinden doğar. Bunun geçiciliğini ve değersizliğini bir ana baba ile evladı arasındaki ilişkiden gör. Doğruluk kadimdir, yalan ariyet. Yardımlaşma kadimdir, vurdum duymazlık ariyet. Sorumluluk üslenmek kadimdir, kolaycılık ariyet. Daha yüzlercesi sayılabilir. Ama öz özet şu:
Kadim değerlerden düşerek iğreti olanlarla farklılaşmış, söz gelimi yalancılardan olmuş evladına sen farklı olma adına yalanı koru der misin? Onun haline üzülür ve dayanamayıp nasihatler edersin, kadimleri ayırır bunları korumalısın ama iğreti olanları sayarak şunları değiştirmelisin dersin.
Toplum için de aynı. Kadim değerleri koruyup iğreti olanları ayıklayınca tüm vadilerden aynı insanlık nehri akar. Mayası da bir manası da bir. Şu farkla ki her vadide o vadinin ikliminden her çeşit canlılığı bitirirler. Bu farklar sadece tarzlara, görünümlere dair olup zenginliktir. Esas ise farklı vadilerden akan nehri nehir yapan suyun aynılığıdır.
Şimdi bu ülkenin vadilerinden akan nehre ve çalkantılarına bir bak. Etnik tartışmalara bir de bu karşıtlık üzerinden yaklaş. Hiç şüphe yok ki taraflar bir gün aynı aynaya baktığında ki bu kadim değerler aynasıdır, kendilerini ne kadar o aynadan görüp şekillendirirse bu nehir uğradığı her vadide o kadar rahat ve hayat verici olarak akacaktır.(...)
Misafirim sustu. Ben düşünmeye başladım... Fark ettim ki daha çok konuşacağız.