Yeni bir medya diline havaya, suya olduğu kadar muhtacız. Gazetelerde okuduğumuz, televizyonlarda izlediğimiz, soysal medyada karşılaştığımız dil ve üslup, Türkiye’nin büyük mücadeleler sonucu elde ettiği değişime gölge düşürecek derecede nitelikten mahrum. Ne yazık ki, çoğu gazete, fikri derinlikten ve üslup nezahatinden uzak. Köşe yazarları, kaba ve seviyesiz biçimde birbirine kılıç sallamakla meşgul. Televizyon programları, toplumsal dinamikleri temelinden sarsan evlilik programlarıyla dolu. Dedikoduyu körükleyen tematik yarışma programları ve içi boş, birbirinin aynı diziler 80 milyonun bütün akşamlarını istila etmiş durumda. Hakeza sosyal medya, kaba ve nobran troller marifetiyle bu seviyesizliği geometrik biçimde artırıyor.
Türkiye’ye birçok alanda sınıf atlatan siyasal ve toplumsal iradenin, şimdi elbirliğiyle yeni bir medya dili kurmak üzere harekete geçmesi gerekiyor.
Zira hâkim medya ortamı, insan hak ve hukuku hiç düşünülmeden karakter suikastlarının yapıldığı, küfrün normal karşılandığı, hatta bir mücadele metodu olarak yüceltildiği bir iklime sahip. Medeniyetin ölçüsünü güzel ahlak olarak belirleyen bir fikriyatın, bir davanın böyle bir ortamda hayat bulması, inkişaf etmesi mümkün olabilir mi? Bir avuç menfaatperestin şahsi kavgası için, Türkiye’nin on iki yıldır sürdürdüğü bu zorlu mücadele yaralanabilir mi?
İnsanlığa iyilik, adalet, merhamet ve esenlik sunma motivasyonuyla yola çıkan değişim ruhunun samimi taraftarlarının hazmedemediği yayınlar/yazılar sıklıkla karşımıza çıkıyor. Büyük mücadele asaletini kaybetmeden ve bu nitelik kaybı sıradanlaşmadan özellikle kendisini davanın taraftarı sayan medya mecralarının kendine çekidüzen verme vakti geldi de geçiyor bile.
Kinin, peşin hükmün, insan harcamanın, pespaye çıkarların motive ettiği kalemlerin tasfiyesi, davasını fikir ve üslup olgunluğu içinde dillendirecek yeni kalemlerin medyaya kazandırılması ile gerçekleştirilecek bir dönüşüm artık kaçınılmaz. Üslup devrimi olmazsa olmaz...
Sadece üslup mu? Elbette medya içeriği de bir atılım bekliyor. Topluma yeni ufuklar açacak fikri birikim ve derinlik konusunda da büyük bir dönüşüme ihtiyaç var. Öyle ki artık medya, neredeyse kes-yapıştır içeriklerle yayın yapıyor. Bir olayın birbirinden farklı özgün yanlarını önümüze seren editoryal bir zenginlik yok medyamızda. Her şey hazırcılığa teslim olmuş durumda.
Büyük dönüşümler ve onları motive eden temel değerler, ancak estetize edilerek yaşatılır. Rafine edilerek toplumun kılcal damarlarına karıştırıldığı oranda kalıcı olabilir. Bunu yapacak olan da medya ve kalem erbabı. Kendisini bir davaya adadığını söyleyen medya, artık tüm kollarıyla, o davanın gerektirdiği ahlak üzerine bir dil ve üslup inşa etmeli. Zaten bunu şimdi yapmayacaksa ne zaman yapacak, iyiliğin ve hakikatin sesi olma iddiasını ne zaman gerçekleştirecek?