Tunus'ta başlayarak tüm Ortadoğu'ya yayılan özgürlük hareketleri bölgenin ve belki de dünyanın geleceğini etkileyecektir. Doğu Avrupa'da 1989'da başlayan sol diktatörlüklere başkaldırının, daha da etkilisine 20 yıl sonra şimdi sağ diktatörlükler çerçevesinde yeniden şahit olmaktayız. Tunus ve Mısır'dan sonra Libya'da başlayan hareket, bugün oldukça kanlı bir şekilde devam etmekte.
Yakın komşumuz ve son on yılda ilişkilerimizin çok geliştiği Suriye'de de mevcut rejime karşı gelme olayları başlamıştır. Unutmayalım ki Suriye ile aramızdaki ekonomik ve stratejik ilişkiler Mısır, Tunus ve Libya'nın çok ilerisindedir. Suriye, Birinci Dünya Savaşı'ndan önce Osmanlı toprakları paylaşılırken, Hicaz Emiri Hüseyin'in üç oğluna 'petrol mafyası' ülkeler tarafından kurulan Irak, Suriye ve Ürdün adlı üç ülkeden biridir.
Suriye bugün 22.5 milyon nüfusu olan, nominal olarak 2010 yılında 63 milyar dolar GSYİH büyüklüğü olan ve satın alma gücü paritesi (SAGP) ile GSYİH büyüklüğü sayısı 106 milyar dolara ulaşan ve kişi başına geliri SAGP ile 4800 dolara civarında bir ekonomidir. Nüfusun sadece 5.5 milyon kadarı çalışmaktadır. İşsizlik eldeki son verilerde yüzde 8.3, enflasyon yüzde 5.9, büyüme ise yüzde 5 civarındadır. Suriye 12.8 milyar dolar ihracat ve 13.5 milyar dolar ithalat yapan bir ülkedir. Suriye şimdilik kendine yeterli olan ama giderek azalan doğal gazı ve petrolü olan bir ekonomidir. Suriye nüfusunun %74'ü Sünni, %13'ü Şii ve Nusayri (Arap Alevi), %10'u Hıristiyan ve %3'ü ise Kürt, Türkmen ve Çerkeslerden oluşmaktadır.
1970 yılına kadar bir dizi silahlı kuvvetler darbesi yaşayan Suriye 1958 yılında Mısır ile Birleşik Arap Cumhuriyeti'ni oluşturmuştur. Bu birleşme 1961 yılında yeni bir darbe ile sona ermiş ve Suriye Arap Cumhuriyeti ilan edilmiştir. 1970 yılında bir darbe ile ordunun Baas kanadı ve Hafız Esad iktidara gelmiştir. 2000 yılındaki ölümüne kadar iktidarda kalan Alevi Hafız Esad, Baas Partisi'nin ülkeye tam egemen olmasını sağlamıştır. Irak ile de Baas Partisi çerçevesinde yakınlaşmıştır. Ordunun yanında, gizli polis teşkilatı 'Muhaberat'ın da Baas Partisi'nin hükmettiği bir organizasyon olması, Suriye'nin tam anlamıyla Baas ve parti içi iktidarı elinde tutan Nusayri azınlık tarafından demir pençe ile yönetilmesini kolaylaştırmıştır. Hafız Esad'ın ölümü üzerine oğlu Beşşar Esad yapılan bir referandumla cumhurbaşkanı seçilmiştir. Beşşar Esad iktidara geldiğinde bir dizi reform sözü verdiyse de, reformlar ticaret alanıyla sınırlı kalmıştır.
Ancak 2011 yılı 18 Mart günü Suriye'de de mevcut rejimi protesto hareketleri de başladı. Youtube ve twitter yoluyla protestoların amatör video çekimleri kamuoyuna dağıldı. Şam ve Halep de dahil olmak üzere nerede ise tüm şehirlerde yapılan protesto yürüyüşlerinin en etkilisi Dara şehrinde olmuştur. Baas Parti Merkezi ve hükümet binaları da ateşe verilmiştir. Bu şehir nüfusunun çoğunluğunun, Baas Partisi'nde hakim unsur Nusayri'ler olması dikkat çekicidir. Devam eden protestolar karşısında Beşşar Esad 26 Mart günü 200 kadar siyasi tutuklunun serbest bırakılmasını emrederken, diğer taraftan, bugüne kadar gerçekleşmeyen, reformların yapılacağına söz vermiştir.
Beşşar Esad rejimi ile anlaşıp, iki ülke arasındaki vizeyi kaldırma anlaşması yapan Türkiye açısından bakıldığında, en yakın komşumuzda, demokrasinin gelişmesi gayretlerinin ne kadar etkili olacağı çok önemlidir. Özetle, Suriye Türkiye açısından çok önemli bir ülkedir. Uzun yıllar Suriye'de egemen olmuş Fransa'nın ise Türkiye'nin bölgedeki etkinliğini kırabilmek için ne gibi girişimlerde bulunacağı ayrı bir soru işareti olarak durmaktadır.