Geçtiğimiz cuma günü dış ticaret açığının 2010 yılında rekor kırarak 71.5 milyar dolara yükseldiği TÜİK tarafından açıklandı. Aslında bu rakam tam olarak rekor sayılmaz çünkü hareketli on iki aylık toplamlara bakıldığında 2008 yılının Ağustos ayında (ham petrol fiyatlarının varil başına 150 dolara dayandığı dönemde) dış ticaret açığı 76 milyar doları geçmişti. Ancak ithalat ve ihracatın son dönemde izlediği seyir göz önüne alınırsa birkaç ay sonra bu seviyenin de geçilmesi sürpriz olmayacak. Diğer yandan aylık bazda karşılaştırma yapılırsa, dış ticaret açığı aralık ayında 8.6 milyar doları geçerek rekor kırdığını söyleyebiliriz. Daha önceki en yüksek seviye 2008'in Ağustos ayında 8.2 milyar dolar olarak gerçekleşmişti.
TÜİK son dönemde bir dizi yenilik yaptı. Bunların arasında en önemlisi, belli başlı ekonomik verilerde mevsimsel düzeltilmiş verileri de açıklaması oldu. Mevsimsel düzeltilmiş verilere göre dış açık rekoru kasım ayında 8.9 milyar dolar olarak kırılmıştı. Aralık ayında ise aylık dış ticaret açığının 6.6 milyar dolara düştüğü açıklandı. Aşağıdaki grafikte mevsimselliğe göre düzeltilmiş dış ticaret verilerinin izlediği seyri özetleniyor:
Grafikte de görüldüğü üzere, aralık ayında aslında ithalatta bir miktar yavaşlama, ihracatta da bir miktar hızlanma söz konusu. Ancak genel trend olarak ithalattaki uzun dönem artış trendinin ihracattaki trende göre daha hızlı olduğu görülebiliyor. Verilerin detaylarına baktığımızda ithalattaki artışın gerisinde iki önemli faktör belirginleşiyor:
İlk önemli faktör, yatırım malı ithalatında görülen yüksek artışlar. Ana gruplar itibarıyla, yatırım malı ithalatındaki artış 2010 yılında ortalama yüzde 34 oranında gerçekleşmiş. Toplam ithalatın kabaca dörtte üçünü oluşturan ara malları ithalatında artış oranı yüzde 32, tüketim malları ithalatında ise yüzde 28 olmuş. Ancak yakın dönem gelişmelerini daha iyi yansıtması açısından, 2010'un son çeyreğine baktığımızda, yatırım malı ithalatının ortalama yüzde 60 oranında arttığını görüyoruz. Buna karşılık tüketim ve ara mallarında artış oranları sırasıyla yüzde 33 ve yüzde 32 olarak gerçekleşmiş. Yatırım mallarında görülen hızlı artışlar, içeride fiziki yatırımın arttığına işaret ediyor. Bu artışı, sadece sıfırdan yatırımlarla kısıtlamamak, üretim kapasitesini ve verimliliği artıracak teknolojik yatırımları da göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Dış açıktaki artışa katkıda bulunsa da, yatırım malı ithalatının üretim kapasitesi ve teknolojik altyapıyı geliştirmesi açısından olumlu bir gelişme boyutu da olduğunu göz ardı edemeyiz. İthalat artışındaki ikinci önemli faktör ise, başta petrol ürünleri olmak üzere enerji ithalatına olan bağımlılığımız. Enerji kalemlerini hariç tuttuğumuzda 2010 yılındaki dış açık 33 milyar dolara düşüyor. Ancak kısa vadede enerji ithalatını kısıtlamak gibi bir seçeneğimiz yok. Petrol ve doğal gaz gibi kalemlerde ülke içinde yüklü bir rezerv bulunmadığı sürece ithalata mecburuz. Ancak orta ve uzun vadede hem enerji kullanımında tasarruf etmemiz, hem de enerji üretim potansiyelini artırmamız gerekiyor. Ülkemizde sık sık şikayet konusu olan yüksek benzin ve doğalgaz fiyatları aslında enerji kullanımında tasarrufu teşvik eden en önemli faktör durumunda.
Son olarak, TÜİK tarafından iki ay gecikmeli olarak yayınlanan petrol ithalatı verilerinde gözlemlediğimiz bir gelişmeye de dikkat çekmek istiyoruz. 2008-2009 dönemindeki küresel kriz öncesinde, Türkiye'nin ham petrol ithalatının yıllık olarak 23-24 milyon ton civarında dalgalandığını biliyoruz. Petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar dolar bazında petrol ithalatını dalgalandırsa da fiziki olarak 1996 yılından 2007 yılına kadar fazla dalgalanma yok. Ancak kriz sonrasında, yıllık ham petrol ithalatının 14-16 milyon ton aralığına düştüğünü görüyoruz. 2010 yılının ekim ayı itibarıyla bu rakam on iki aylık toplamda 16.1 milyon ton seviyesinde. Yani belirgin bir düşüşten bahsedilebilir. Enerji kullanımında galiba artık daha fazla tasarruf söz konusu.