Türk toplumu siyasetle yatan, siyasetle kalkan bir toplum. Türk medyası da öyle. Bu nedenle hem ülke içinde hem de ülke dışı ile ilgili her türlü ekonomik analiz siyasetçilerin açıklamaları kanalı ile topluma aksettirilmekte.
Halbuki dünyada farklı bir tür kamu oyu oluşturma süreci var. Bugün Batı'dan gelen medya haberlerine baksanız, Merkel önderliğinde Avrupa'nın sonunda Yunanistan'ın tekrar kurtarılmasına öncülük etmeye yanaştığı haberini görürüsünüz. Halbuki Avrupa'da Yunanistan ve yardım konusu hükümet dışı ekonomi mercilerinde farklı yorumlanıyor ve özellikle Alman toplumu da artık isyan ve direniş içinde. Örneğin Almanya'da özellikle Münih'te Kurulu IFO adlı prestijli Merkez'in başındaki Dr. Hans Werner Sinn geçenlerde Münih'te yapılan Ekonomi zirvesinde müthiş bir analiz ortaya atmış. Ne diyor?
Konu oldukça teknik ama detayları basitleştirerek aktaracağız. Bilindiği gibi Euro Bölgesi'nde kurulmuş olan sistemde dış açığı olan ülkeler, dış fazlası olan ülkelerdeki kurumlardan özel finansman bulurlar diye düşünülmüş. Ancak problemin boyutu bugün olduğu gibi büyükse ve eğer özel finansman gelmezse, o zaman ekonomik aktivite daralmak zorunda. Daralma sonucu artan işsizlik de ücretlerin kısılması ile 'iç devalüasyon' yaşanarak ortadan kalkacak. Ücret düşmesi ve işsizlik sonucu iç talep daralarak, harcama kısılarak ve vergi artarak uzun vadede kamu maliyesi ve dış açık düzeleceğinden yeniden özel dış finansman bankalar kanalı ile gelir olacak. Tabii yaygın kriz ortamında bir de bankaların sorunu ortaya çıkıyor.
Bir para birliği olduğuna göre de bir euro bölgesinde bankanın mevduatının başka bir euro bölgesindeki banka ile ayni değeri taşıması gerek. Ancak bir euro bölgesi ülkesindeki bankalar batıyorsa ne oluyor? Örneğin bugün bir Yunan bankasındaki euro mevduatın değeri, bir Alman bankasındaki euro mevduatın değerine eşit olamıyor. Bu durumda da sadece bir bankanın iflası değil o ülkenin banka sisteminin toptan iflası gündeme geliyor.
ABD türü para birliği sisteminde Federal Hükümet var ve derhal duruma el koyuyor ve mali yardımı eyaletlere yağdırıyor. AB'de ise Federal Hükümet yok, tek tek millet devletler var. AB türü Para Birliği sisteminde Avrupa Merkez Bankası çeşitli sorunlu ülkelerin Milli Merkez Bankalarını finanse ederek kurtarma operasyonuna başlıyor.
Sorunlu AB ülkesinin Merkez Bankası da kendi hükümetini parasal genişleme ile finanse ediyor (enflasyonist bir durum). Bu nedenle Yunanistan ve diğer sorunlu Euro Bölgesi ülkelerinde hükümet müflis duruma geldiğinde sorunlu ülkelerin Merkez Bankaları da müflis hale geliyor.
Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve İspanya'nın milli merkez bankalarının AB merkez bankaları sistemine borçları kabaca Alman Merkez Bankası'nın sistemden alacağı kadar. Aralık 2010 itibarıyla Alman Merkez Bankası 325 milyar euro alacaklı, İspanya 51, Portekiz 60, Yunanistan 87 ve İrlanda 146 milyar euro AB Merkez Bankaları sistemine borçlu. Yani sonunda Almanya Merkez Bankası nerede ise hepsinin dış denge açıklarını finanse etmiş oluyor.
Borçlu ülkeler iflas ederse borçlu ülke Merkez Bankaları da iflas edecek. Bu iflasları da kredi veren diğer AB ülkelerinin Merkez Bankaları sırtlamak zorunda kalacaklar. Kredi veren sorunsuz AB ülkeleri vatandaşları da bu açıkları daha fazla vergi ödeyerek sırtlamak zorunda kalacaklar. Yani sorunu Alman vatandaşları sırtlayacak.
Sonuçta Werner Sinn bu açıkların Alman Merkez Bankası tarafından uzun süre finanse edilemeyeceğini, diğer ülkelerin açıklarının finansmanının Almanya gibi finansör ülkelerde kendi Merkez Bankalarını kendi ticari bankalarına vereceği kredileri de kısmak zorunda bıraktığını ve banka sistemini zorladığını vurguluyor.
Kaldı ki Avrupa Merkez bankası iflas durumundaki AB devletlerinin devlet senetlerine karşılık Merkez Bankalarına kredi de vermemeye başlayacağından, sorunlu ülke Merkez Bankası ülke içindeki bankaları da finanse edemeyecek ve bankalar da iflas etmek zorunda kalacaklar deniyor.
Detaya girmiyoruz ama bu durum da Avrupa Birliği'nin çözülmesini getirir sonucu kaçınılmaz hale geliyor. Ya da bazı üyeler AB dışına çıkacak veya banka sistemleri milli olmaktan çıkacak, yeterince büyük bir fon kurularak AB Merkez Bankası açıkların finansmanını yapmaya mecbur kalmayacak duruma getirilecek ve sorunlu ülkeler uzun bir zaman piyasadan borçlanma yapamayacak konuma yerleştirilecek.
Özetle AB sistemi bugünkü yapısı ile devam edemeyecek durumda veya merkezi hükümet kurulacak ya da kısmi veya toplam çözülme gelecek. Bu durum ihracatının yarıdan fazlası AB ülkelerine olan Türkiye için de kötü bir durum!