‘Kırık Çember’ ve ‘Belgica’ filmlerinin yönetmeni Felix van Groeningen, bugün vizyona giren filmi ‘Güzel Oğlum’ (Beautiful Boy) ile madde bağımlısı oğlunu kurtarmak isteyen bir babanın gözünden zor bir iyileşme hikâyesini anlatıyor.
Gazeteci yazar David Sheff’in oğlu Nic hakkında kaleme aldığı otobiyografiye dayanan filmde, uzun yıllar boyunca oğlunun bağımlılıklarıyla başa çıkmaya çalışan bir babanın oğluyla birlikte duygu yüklü yolculuğunu izliyoruz. Bağımlılık meselesini gerçekçi bir yaklaşımla kişinin hem kendisi hem de birinci dereceden yakınları açısından ele alan film, aslen bağımlılıktan ziyade kişiyi geri kazanma umudu ve ihtimali üstünde duruyor. Bir çoğumuzun, karşılaştığımız herhangi bir sorunda zihinde geçmişe gidip kaseti başa sarmamız gibi, filmde sıklıkla kullanılan flashback’lerle karakterlerin içsel kaoslarını yaratan ipuçları aranıyor. David’in oğlunun çocukluğunu düşünüp nerde yanlış yaptığını araması gibi keşke suçlanacak tek bir şey bulunsa…
OYUNCULUKLARA TAM PUAN
Film tam da bu anlamda, bir suçlu bulmak yerine hayatın seçimlerden ibaret olduğu, sadece sevgi ve umut kaybedilmediğinde kazanıldığına odaklanıyor. Steve Carell’in komedi filmlerinden drama doğru yol alan kariyerinde belki de en akılda kalıcı duraklardan biri olan David Sheff rolü tek kelimeyle etkileyici… Carell, oğlunu kurtarmak için her teşebbüsünde yorgun düşmesine rağmen yine de vazgeçmeyen bir babaya hüznü, çaresizliği sessizliğinde saklı güçlü bir oyunculukla hayat veriyor. Timothée Chalamet ise babasının gurur duyacağı bir evlat olmanın yükünü taşıyamayan Nic’in iç çatışmalarını ve her seferinde yeni baştan hayata tutunuşunu samimi bir performansla üstüne giyiyor. ‘Güzel Oğlum’ yaralayıcı bir hikâyeden etkileyici bir film ortaya çıkarıyor.
FINCHER'DAN ANİMASYON DİZİSİ
‘Seven’, ‘Fight Club’, ‘Gone Girl’ gibi filmlerin yönetmeni David Fincher’ın, Deadpool’un yönetmeni Tim Miller ile birlikte yarattığı ilk animasyon antoloji dizisi ‘Love, Death & Robots’ Netflix’te gösterime giriyor. Netflix’in ön gösterimiyle izlediğim seri, fantastik, kara mizah ve aksiyon türlerinde akılda kalıcı bir görsel zenginlikle kurgulanmış birbirinden farklı 18 kısa filmden oluşuyor. Yer yer zorlayıcı olmaktan çekinmeyen bu kısa animasyon serisinin kesinlikle herkese göre olmadığını söylemek gerek. Sürrealist anlatımıyla ‘Black Mirror’ı andıran seride benim favorim bölümlerim ise muzip hikâyeleriyle ‘Three Robots’ ve ‘When The Yogurt Took Over’.