Türkmenler kim mi? Bu coğrafyada kurulmuş bütün Türk devletlerinin kurucu etnisitesi, Selçuklu’yu, Osmanlı’yı kuran aileler de Türkmen kökenlidir. Son büyük imparatorluğumuz dağıldıktan sonra onlar kültür coğrafyamızın muhtelif bölgelerinde yaşamaya devam etmektedirler. Onlara Irak'ta, Suriye'de, İran'da rastlamak mümkün olduğu gibi Balkanlar’da ve Kafkasya’da onlarla karşılaşmak da zor değildir.
Türkiye dışında kalan Türkmenlerin gözü kulağı Türkiye'dedir, onların ne Birleşmiş Milletler’de ne, İnsan Hakları Konseyleri’nde ne de uluslararası kuruluşlarda sahibi, ilgileneni vardır. Batı’nın umurunda değildirler, zira onları muhtelif ülkelere dağılmış, topraklarında perişan halde bırakan, ülkelerini bölerek, suni sınırlarla çevirerek önce sömürge, sonra yapay devletlerin insafına bırakan da Batı’dan başkası değildir.
Batı’nın adamları
BM'nin son açıklamasını okumuşsunuzdur. “Hangi taraf olursa olsun, herhangi bir şekilde Suriye’de savaşan gruplara silah yollanmasına karşıyız.” Bu açıklama ne için yapılmıştır ve ne söylenmektedir? Açıklamanın Türkiye'de anti demokrat geleneğin gazetesi, resmi ideolojinin yarı resmi yayın organının, Milli İstihbarat'ın Suriye Türkmenlerine yardım için gönderdiği TIR’lara paralel yapının yaptığı operasyonun, yine bu yapı tarafından sızdırılan fotoğrafları yayınlamasıyla ilgili olduğunu tahmin etmek zor değildir. Öyle anlaşılıyor ki Türkiye'ye karşı uluslararası camiadan baskı oluşturmak maksadıyla hareket edenlerin çabasına batı duyarsız değildir!
Peki, BM ne demek istemektedir? Söylenenin diplomatik dildeki sahte nezaket üslubunu geçerek okumak gerekir: “Suriye'de ki Türkmenlere silah gönderilmesine karşıyız, bırakınız BAAS onları katletsin, çünkü BM'nin tavrı Suriye'de sorunun çözümü için barış odaklı hareket edilmesinden yanaymış.” Bunu kim söylüyor 5'in dünyadan büyük olduğunu söyleyen, bu anlayış üzerine kurulmuş olan BM'nin Genel Sekreteri. Peki, Batı’nın bizatihi ABD'nin bu ülkeye kendi desteledikleri gruplara gönderdiği silahlar nedir, Suriye Batı’nın desteklediği gruplar üzerinden bu hale gelmedi mi? Şimdilerde BAAS rejimiyle, kendi halkını katleden bir diktatörlükle uzlaşma arayışları, IŞİD Batı’nın yanlış politikasının eseri değil mi? Bütün bu soruların önemi yoktur, Batı için önemli olan Türkiye'nin bölgesel güç kazanmasının önünü kesmektir. Türkmenler bu sebepten kendiliğinden suçludurlar, suçları Türkiye ile olan bağlarıdır.
Yolun sonuna geldiniz
Türkiye'de Milli İstihbarat’a yapılan operasyonun arkasında, soğuk savaş sürecinden bu tarafa NATO karargâhı ve CIA istasyon şefliğinin başta istihbarat olmak üzere devletin her alanına nüfuz etmesinden sonra, MİT'in de devletin de artık Batı’nın kontrolden çıkmış olması vardır. Bunun kaynağında ise sadece ve sadece demokrasinin gücü bulunmaktadır.
Türk toplumu, demokrasi sayesinde devlet üzerindeki denetimini artırdıkça, devşirme bürokrasi, devşirme istihbaratçılar ve NATO karargâhına duyarlı askerler devlet içindeki konumlarını kaybetmişlerdir. Böylece bu sürece karşı operasyon yapacak yeni elemanlara ihtiyaç ortaya çıkınca da Kemalist'iyle paraleli, sosyalist olduğunu iddia edenle ulusalcısı aynı cephede bir araya gelmişlerdir.
Eski Türkiye nedir diye soruyorlar. "Eski Türkiye, NATO karargâhının, CIA istasyon şeflerinin, Brüksel’in, IMF ve Dünya Bankası'nın, militarist anlayışla, Batıcı ideolojiyle, devletçi kapitalistleriyle, resmi aydınlarıyla, batı tarafından devşirilmiş asker-sivil bürokratların, istihbaratçıların, onların yarı resmi gazetelerinin ve gazetecilerinin mutlu bir biçimde yaşadığı ülkenin adıdır." Ne Türkmenler onların umurundadır ne de Anadolu insanı. Demokrasiden nefretlerinin sebebi de, bunca yıl sonra Menderes'e öfke duymalarının, şimdilerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kin beslemelerinin nedeni de budur.