Bıktırdı artık Suriyeli mülteciler üzerinden yürütülen bu ucuz siyaset. İyice kabak tadı verdi artık bu yazılıp çizilenler. Sıktı artık, temcit pilavı gibi sürekli tekrarlanan saçma sapan hikâyeler. Gerçekten iyice sıktı…
Her şey ortada:
Savaştan ve zulümden kaçıp geldiler bize sığındılar, biz de onlara kapılarımızı açtık. Var mıydı yapabileceğimiz başka bir şey? Tabii ki yoktu! Birincisi, insan olarak mecburduk. İkincisi, bizim kültürümüz bunu gerektiriyor. Üçüncüsü, mültecilerle ilgili milletlerarası anlaşmalar var ve onlara uymak zorundayız.
Suriyeli mültecilerin kimlikleri, kişilikleri, meselelere nasıl baktıkları, ülkeleriyle ilgili olarak neler düşündükleri, inançları ve dinleri ilgilendirir mi bizi? İlgilendirmez elbette. Ayrıca ilgilendirmemeli de. Biz olması gerekeni ve bize yakışanı yapmak durumundayız, yaptık ve yapıyoruz.
Buna rağmen birtakım çevreler, onlar üzerinden malzeme üretmeye çalışıyor…
Konu bulamayan siyasetçi, gazeteci ve sivil toplum kuruluşu yöneticisi Suriyeli mültecilere yöneliyor. Onlar üzerinden ucuz bir istismar politikası uyguluyor.
HHH
Ahmet Hakan da dün Suriyeli mültecilere takılmış, evlere şenlik bir yazı yazmış. Neymiş, Mehmetçik can vererek onların ülkesini koruyormuş, onlar da nargile kahvelerinde keyif çatıyormuş…
Ne ilgisi var!
Hâlâ anlamamış ve algılayamamış ne olup bittiğini. Farkında değil herhalde ortaya çıkan gelişmelerin. Mehmetçik oraya Suriyeli mültecileri korumak için gitmedi. BM anlaşmaları uyarınca, Türkiye’ye verilen bir hak kullanıldı. Suriye tarafından bize yönelen ciddi bir tehdidin savuşturulması için Afrin’e harekât düzenlendi. Mesele, Suriyeli mülteci meselesi filan değil, Türkiye’nin beka meselesi! Öncelikle herkesin bunu kafasına sokması gerekir. Böylesine ciddi ve milli menfaatlerimizi ilgilendiren bir meselenin bu şekilde çarpıtılması son derece çirkin!
Sonra devam ediyor Ahmet Hakan…
“Eline silah alıp ülkesini savunabilecek durumda olan Suriyelilerin, bunu yapmamalarının kanına dokunduğunu” yazıyor.
Bize ne, Ahmet Hakan’a ne?
Yaparlar ya da yapmazlar, ülkelerini savunur ya da savunmazlar, bu onların sorunu. Biz kendimizden mesulüz. Fırat Kalkanı’nda olduğu ve Afrin’de görüldüğü gibi ülkemizi gerektiği gibi savunuyoruz. Şehitler ve gaziler veriyoruz.
Mesele, kan ve kana dokunma meselesiyse eğer, yazılacak o kadar çok şey var ki…
Mesela ÖSO bulunuyor orada. Onlar, Suriye’nin gerçek sahipleri. İçlerinde yabancı savaşçı barındırmayan tek grup. Ellerinde silah, Mehmetçik’le omuz omuza çarpışıyorlar. Topraklarını korumaya çalışıyorlar. Yüzlerce şehit verdiler bu uğurda.
Ve Türkiye’de onlara insafsızca saldıran çevreler var… Ey Ahmet Hakan, madem bu konuda o kadar duyarlısın, bunu niye görmezsin? Niye savunmazsın onları? Niçin ÖSO’ya saldıranlara “Yapmayın, etmeyin beyler, benim kanıma dokunuyor bunlar” demezsin?
Devam edelim isterseniz…
Yine bu ülkede Afrin Operasyonu’nu itibarsızlaştırmaya ve sulandırmaya çalışan çevreler var. Ey Ahmet Hakan, Mehmetçik’i o kadar düşünürsün de niçin onlara iki laf etmez ve aynı kulvarda yürümek için kelime oyunları içine girersen?
Neymiş, Suriyeli mültecilerin oturması kanına dokunuyormuş! Bunları söylemek için önce aynaya bakması lazım insanın.
O Suriyeli mülteciler hiç olmazsa oturuyorlar. Algı oyunları içine girip, yürüttüğümüz operasyonu itibarsızlaştırmaya çalışmıyorlar. Ekmeğini yedikleri Türkiye’ye ihanet etmiyorlar. Bizi arkamızdan hançerlemiyorlar. Ayrıca, tekrar altını çizmek istiyorum. Mesele onların meselesi olmaktan çoktan çıktı. Türkiye’nin beka meselesi halini aldı. Suriyeliler, konunun öznesi değil artık.
Buna rağmen Ahmet Hakan gibiler hâlâ Suriyeli mültecilerle uğraşıyorlar. Ya olan biteni görmüyor, ya da görmek istemiyorlar.
Bizi Suriyeli mülteciler değil, içimizdekiler hançerliyor. Birileri de bu gerçeğe rağmen, “Suriyeli mülteciler nakaratını” sürdürüyor.
Benim kanıma da bu dokunuyor!
HHH
Türkiye milli bir mücadele veriyor…
Her gün yeni şehit haberleri geliyor…
Başta ABD olmak üzere Türkiye’ye düşmanlık besleyen çevreler, başımıza yeni çoraplar örmeye çalışıyor. Ve Suret-i Hak’tan görünen çevreler de milletin gözünün içine baka baka, suyu bulandırıp, milletin kafasını karıştırmaya çalışıyor.
Gerçekten benim kanıma dokunuyor! Bıktırdı artık Suriyeli mülteciler üzerinden yürütülen bu ucuz siyaset. İyice kabak tadı verdi artık bu yazılıp çizilenler. Sıktı artık, temcit pilavı gibi sürekli tekrarlanan saçma sapan hikâyeler. Gerçekten iyice sıktı…
Her şey ortada:
Savaştan ve zulümden kaçıp geldiler bize sığındılar, biz de onlara kapılarımızı açtık. Var mıydı yapabileceğimiz başka bir şey? Tabii ki yoktu! Birincisi, insan olarak mecburduk. İkincisi, bizim kültürümüz bunu gerektiriyor. Üçüncüsü, mültecilerle ilgili milletlerarası anlaşmalar var ve onlara uymak zorundayız.
Suriyeli mültecilerin kimlikleri, kişilikleri, meselelere nasıl baktıkları, ülkeleriyle ilgili olarak neler düşündükleri, inançları ve dinleri ilgilendirir mi bizi? İlgilendirmez elbette. Ayrıca ilgilendirmemeli de. Biz olması gerekeni ve bize yakışanı yapmak durumundayız, yaptık ve yapıyoruz.
Buna rağmen birtakım çevreler, onlar üzerinden malzeme üretmeye çalışıyor…
Konu bulamayan siyasetçi, gazeteci ve sivil toplum kuruluşu yöneticisi Suriyeli mültecilere yöneliyor. Onlar üzerinden ucuz bir istismar politikası uyguluyor.
HHH
Ahmet Hakan da dün Suriyeli mültecilere takılmış, evlere şenlik bir yazı yazmış. Neymiş, Mehmetçik can vererek onların ülkesini koruyormuş, onlar da nargile kahvelerinde keyif çatıyormuş…
Ne ilgisi var!
Hâlâ anlamamış ve algılayamamış ne olup bittiğini. Farkında değil herhalde ortaya çıkan gelişmelerin. Mehmetçik oraya Suriyeli mültecileri korumak için gitmedi. BM anlaşmaları uyarınca, Türkiye’ye verilen bir hak kullanıldı. Suriye tarafından bize yönelen ciddi bir tehdidin savuşturulması için Afrin’e harekât düzenlendi. Mesele, Suriyeli mülteci meselesi filan değil, Türkiye’nin beka meselesi! Öncelikle herkesin bunu kafasına sokması gerekir. Böylesine ciddi ve milli menfaatlerimizi ilgilendiren bir meselenin bu şekilde çarpıtılması son derece çirkin!
Sonra devam ediyor Ahmet Hakan…
“Eline silah alıp ülkesini savunabilecek durumda olan Suriyelilerin, bunu yapmamalarının kanına dokunduğunu” yazıyor.
Bize ne, Ahmet Hakan’a ne?
Yaparlar ya da yapmazlar, ülkelerini savunur ya da savunmazlar, bu onların sorunu. Biz kendimizden mesulüz. Fırat Kalkanı’nda olduğu ve Afrin’de görüldüğü gibi ülkemizi gerektiği gibi savunuyoruz. Şehitler ve gaziler veriyoruz.
Mesele, kan ve kana dokunma meselesiyse eğer, yazılacak o kadar çok şey var ki…
Mesela ÖSO bulunuyor orada. Onlar, Suriye’nin gerçek sahipleri. İçlerinde yabancı savaşçı barındırmayan tek grup. Ellerinde silah, Mehmetçik’le omuz omuza çarpışıyorlar. Topraklarını korumaya çalışıyorlar. Yüzlerce şehit verdiler bu uğurda.
Ve Türkiye’de onlara insafsızca saldıran çevreler var… Ey Ahmet Hakan, madem bu konuda o kadar duyarlısın, bunu niye görmezsin? Niye savunmazsın onları? Niçin ÖSO’ya saldıranlara “Yapmayın, etmeyin beyler, benim kanıma dokunuyor bunlar” demezsin?
Devam edelim isterseniz…
Yine bu ülkede Afrin Operasyonu’nu itibarsızlaştırmaya ve sulandırmaya çalışan çevreler var. Ey Ahmet Hakan, Mehmetçik’i o kadar düşünürsün de niçin onlara iki laf etmez ve aynı kulvarda yürümek için kelime oyunları içine girersen?
Neymiş, Suriyeli mültecilerin oturması kanına dokunuyormuş! Bunları söylemek için önce aynaya bakması lazım insanın.
O Suriyeli mülteciler hiç olmazsa oturuyorlar. Algı oyunları içine girip, yürüttüğümüz operasyonu itibarsızlaştırmaya çalışmıyorlar. Ekmeğini yedikleri Türkiye’ye ihanet etmiyorlar. Bizi arkamızdan hançerlemiyorlar. Ayrıca, tekrar altını çizmek istiyorum. Mesele onların meselesi olmaktan çoktan çıktı. Türkiye’nin beka meselesi halini aldı. Suriyeliler, konunun öznesi değil artık.
Buna rağmen Ahmet Hakan gibiler hâlâ Suriyeli mültecilerle uğraşıyorlar. Ya olan biteni görmüyor, ya da görmek istemiyorlar.
Bizi Suriyeli mülteciler değil, içimizdekiler hançerliyor. Birileri de bu gerçeğe rağmen, “Suriyeli mülteciler nakaratını” sürdürüyor.
Benim kanıma da bu dokunuyor!
HHH
Türkiye milli bir mücadele veriyor…
Her gün yeni şehit haberleri geliyor…
Başta ABD olmak üzere Türkiye’ye düşmanlık besleyen çevreler, başımıza yeni çoraplar örmeye çalışıyor. Ve Suret-i Hak’tan görünen çevreler de milletin gözünün içine baka baka, suyu bulandırıp, milletin kafasını karıştırmaya çalışıyor.
Gerçekten benim kanıma dokunuyor!