Bakışlarında en ufak bir iyi niyet pırıltısı görsem, susacağım. Söylediklerinde mantıklı birkaç cümle yakalasam, inanın sesimi çıkarmayacağım. Ama yok işte; yok, yok, yok…
Önce, Afrin’e yönelik operasyon planlamaları için “hadi canım sen de” türünden sözler söylediler. Cumhurbaşkanı’na “Sen oraya kendi yandaşlarını gönder” türünden tavsiyelerde bulundular. Harekât başlayınca da milletin verdiği desteği görüp, çark ettiler. Mecbur kalıp, “biz de destekliyoruz” dediler.
Samimi olmadıkları için şimdi ise karınlarındaki şişi ÖSO’ya yüklenerek indirmeye çalışıyorlar! Milletin kafasını bulandırmak için uğraşıyorlar. Son derece çirkin küfürler ve hakaretler savuruyorlar. Kılıçdaroğlu, “Ordumuz ile ÖSO’nun birlikte anılmasını ben içime sindiremiyorum” diyor.
Amerika, bir terör örgütü olan PKK uzantısı YPG’lilere silah yığıyor. Onlarla birlikte hareket edip, “benim partnerlerim” diyor. Gerektiğinde el altından DEAŞ’la irtibat kuruyor. Türkiye’nin milli menfaatlerine saldırıyor.
Kemal Bey, bunu içine sindiriyor!
Rusya, Suriye Rejimi’ni arkalıyor. Katil Esad birliklerini öne sürüyor. Onlara havadan destek veriyor. Türkmen bölgelerini bombalıyor.
Kemal Bey, bu konuda da sindirim sorunu yaşamıyor!
Ama mesele Türkiye’nin menfaatleri ve Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunda ÖSO ile birlikteliği içine sindiremiyor!
***
Ne diyordu bu kafalar:
-Türkiye’ye gelen sığınmacılar gitsinler, Suriye’de ülkeleri için savaşsınlar.
ÖSO bunu yapıyor işte!
Onlar, o bölgenin gerçek sahipleri. Topraklarını Katil Esad’tan ve emperyalist güçlerden korumaya ve kurtarmaya çalışıyorlar. Ülkelerini seviyorlar ve bizimle omuz omuza veriyorlar. “Allahuekber” diyerek ölüme koşuyorlar. Mehmetçik’le birlikte şehit oluyorlar.
Yoksa “Allahuekber” nidaları mı rahatsız ediyor bunları?
Üstelik, ÖSO kendi topraklarıyla birlikte Anadolu’yu da koruyor…
Burseya Tepesi’nde gördük yapılan tahkimatı. Tonlarca beton dökülmüş, mazgalların tamamı Türkiye tarafında açılmış. Bütün silahların namluları Kilis’e çevrilmiş. Oralardan vurdular bizim insanımızı.
O tepeyi biz ÖSO güçleriyle birlikte kurtardık.
Milli bekamıza yönelik tehdidi onlarla omuz omuza vererek savuşturuyoruz. Bizim insanımızı, bizim topraklarımızı korumak için şehit veriyor onlar.
Bu yaptıklarından dolayı şükran borçluyuz biz ÖSO’ya!
Ama bunlar ağız dolusu küfürler ediyorlar. İtibarsızlaştırmak ve karalamak için ellerinden geleni yapıyorlar. O insanlara iftira üstüne iftira atıyorlar…
Başta Kemal Kılıçdaroğlu, arkasında da Engin Altay ve Eren Erdem gibi isimler, vicdansızca saldırıyorlar…
***
Bu yapılanları da “Atatürkçülük” diye millete yutturulmaya çalışıyorlar. Bence asıl ahlaki problem o!
Atilla İlhan, yaşasaydı Atatürk ve Atatürkçülük konularında bunların tamamına ders verirdi. Bugün Atatürk konusunda atıp tutanların hiç biri O’nun eline su dökemez. Atilla İlhan, bugün ÖSO’nun yaptıklarını geçmişte de yapmak isteyenlere Mustafa Kemal’in verdiği cevabı yazmış. Atatürk, 24 Nisan 1920’de TBMM’deki gizli görüşmede, Türkiye’den yardım isteyen Irak ve Suriyelilere şöyle seslenmiş:
“Biz şimdi size yardım edemeyiz. Çünkü bizim elimizdeki güç ancak kendimizi kurtarmaya yeter. Ama siz de bizim yaptığımızı yapabilirsiniz. Gücünüzü toplayıp, istiklalinizi kazanınız. Ondan sonra federatif ya da konfederatif örgüt içinde buluşabiliriz.”
Ardından şöyle diyor Atilla İlhan:
“Gazi’nin yaptığı bu iken, şimdi İngiltere’nin yerine geçmiş olan ABD’nin arkasına takıl ve bunu da Atatürkçülük diye millete yutturmaya çalış. Olacak iş değil.”
Elbette olacak iş değil…
Ama oluyor işte! Biz de Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinin Atatürk’ten alabildiğine uzaklaştığını ve sürekli olarak O’nun kemiklerini sızlatacak adımlar attığını durup dururken yazmıyoruz ki!