Deniz Baykal'ın yeniden hedef haline getirilmesi, CHP'de dönen dolapları ve siyasi mühendisliği anlamak bakımından son derece önemli. CHP'de 2010 yılında gerçekleşen kaset kumpasının hedefi aslında tek başına Deniz Baykal değildi, CHP'nin klasik Atatürkçü, ulusalcı ve üniter yapıyı savunan yapısıydı. Baykal'ı tasfiye etmeden bu parti yapısını dönüştürmek mümkün değildi.
ABD eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın, Baykal'ın yerine başka birinin getirilmesini istemesinin sebebi buydu. Kaset darbesiyle Hillary Clinton'ın isteği yerine getirildi; CHP, Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminde FETÖ'cü, Amerikancı bir ekibin kontrolüne geçirildi.
Baykal'a ikinci kaset darbesi anlamına gelecek olan son suçlamaların arkasında da aynı akıl ve benzer bir operasyon var. Kemal Kılıçdaroğlu, HDP'yle ilişkilerde önemli bir mesafe almasına rağmen CHP hâlâ ABD'nin istediği çizgiye gelebilmiş değil.
ABD'nin CHP'den beklentisi ise Kuzey Irak'taki modele uygun şekilde PKK'nın siyasi uzantısı HDP'yle açıktan ittifak yapması ve bunu ilan etmesi. Biliniyor; Irak'taki modelde devlet, etnik ve mezhepsel aidiyetlere göre yapılanmış, pay edilmiş durumda. Zülfü Livaneli "Baykal Kürtleri, Alevileri, solcuları sevmez" sözleriyle aslında bu Amerikan çizgisini, modelini işaret ediyor. Ama Zülfü Bey, terör örgütü PKK'yı Kürtlerle, radikal solcu terör gruplarını da Alevilerle karıştırıyor.
Tabii, CHP'nin bu çizgiye (etnik ve mezhep temelli devlet modeline) tam anlamıyla gelmesi için devlette üniter yapıyı savunan ve PKK'nın siyasi uzantısı HDP'ye mesafeli duran "Atatürkçü" kesimin ayak altından çıkarılması gerekiyor. İşte Baykal'la ismi anılan ve aslında bir ekip oldukları bile şüpheli olan grupların varlığı, yönetim için böyle bir rahatsızlık üretiyor.
PKK'nın siyasi uzantısı HDP'yle seçim ittifakı için hazırlıklar yapılırken, CHP'de olası engelleri daha baştan sindirerek seslerini çıkaramaz hale getirmek ve partiden temizlemek istiyorlar. CHP'yi 2023'e böyle hazırlıyorlar.
Deniz Baykal birinci kaset kumpasında mesajı alıp nasıl sessizce kenara çekildiyse, belli ki bu son tehdit mesajını da alıp sessizce köşesine çekilecek. Direnecek gücü yok. Baykal'ın ismi etrafında toplananların da öyle. Son Atatürkçüler de Kılıçdaroğlu'na ya boyun eğecek ya partiyi terk edip gidecek.
Ve böylece CHP, cumhuriyetin yüzüncü yılına Atatürkçülüğün elde kalan son kırıntılarını da yok ederek girecek.