"Devlet büyüğü" geleceği zaman Türk insanının metabolizmasına bir şeyler oluyor.
Ya “devlet”kelimesi ya da “büyük”bir şekilde etkiliyor insanları ve sürekli aynı şeyleri yapıyorlar.
Misafir geleceği zaman evin annesinin ortalığı toplama telaşını anlarım. Neticede devlet büyüğü de misafir ama adamın gelme sebebi kısır yemek, örgü örmek değil. Bomba patlamış, insanlar ölmüş. Ortalık savaş yeri gibi. Can pazarı yaşanalı birkaç saat olmuş. Peki ne oluyor?
Bakan gelecek diye olay yerine çöp kamyonlarını, dozerleri sokuyorlar.
İnsanlardan geriye kalanlar, deliller, belki bombayı kimin koyduğuna dair çok önemli bir ipucu, molozlar, araba parçaları... Hepsi bir kamyonun arkasına doldurulup kaldırılıyor.
“Bakan Bey” gelecek diye...
Daha beteri var. Cumhurbaşkanıgeliyor diye bir tarafı yıkılmış binanın hasar tespit çalışmaları bile yapılmadan duvarlarını örmeye başlamışlardı geçen gün Reyhanlı’da. Halk tepki gösteriyordu ama neye yarar? Çatır çatır yaptılar. Şimdi sorsak Cumhurbaşkanı’na bu durumu, “Benim asla böyle bir talimatım olmadı”diyecek.
Tıpkı her İstanbul’a gelişinde yolların kapatılması için bir talimat vermemesi gibi. Ama yolları kapatıyorlar ve duvarları örüyorlar işte. Talimat vermemek, sorumluluk almamak değil doğru olan.
Doğru olan, bu işgüzarlıkları cezalandırmak ve bir daha yapmamalarını sağlamak.
Müftü’nün bahçesi mi botanik bahçesi mi?
Geçtiğimiz günlerde Candaş Tolga Işık’ın televizyon programına katılan İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in açıklamalarından öğrendik ki üniversitenin biyoloji bölümüne ait olan “İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi” Diyanet’e satılmak üzereymiş.
Gerekçe yenilenecek olan Çapa ve Cerrrahpaşa Tıp Fakülteleri.
Burası İstanbul Müftülüğü’ne verilecek, bunun karşılığında ya bir kaynak aktarılacak veya inşaat işleri “hızlanacak”. Peki dünyanın sayılı botanik bahçelerinden birini bu uğurda yok etmeye değer mi? Bakın bir Biyoloji bölümü öğrencisi okuyucum Ebru Bozkurt neler yazmış bahçeleriyle ilgili;
“İstanbul Süleymaniye’ de bulunan Biyoloji Bölümü Botanik Bahçesi uluslararası botanik bahçelerine kayıtlı yalnız 2 bahçeden biridir. Daha da önemlisi burası bir anabilim dalıdır ve pek çok bilimsel araştırmaya kaynaklık etmektedir. Biyoloji bölümünün derslerinin 1/3 ü burada yapılmaktadır. Her yıl ilk ve orta öğretimden 15.000’i aşkın öğrenci bahçemizi gezmektedir. Yabancı turistler tarafından ziyaret edilmektedir. Siz de takdir edersiniz ki burada bulunan canlı bitki materyallerini 50 yıllık ağaçları endemik türleri başka bir yere taşımak mümkün değildir. Size bir örnekle açıklayayım;
Bir zamanlar sadece Hakkari’de yetişen bir ağaç türü bu bahçede tesadüfen yetişmiş ve Hakkari’deki örneklerinin yok olmasıyla tek örneği bizim bahçemizde kalmıştır. Bu miraslar nasıl yok edilebilir? Biz bilim insanları, öğrenciler ve hocalar olarak elimizde bulunan bu bilimsel mirasa sonuna kadar sahip çıkmakla kendimizi sorumlu hissediyor fakat bunun aslında toplumun her kesiminin bir sorunu olduğunu düşünüyoruz. Temel bilimlerinin yok edilmek istendiği fen fakültelerinin kapatılmaya çalışıldığı şu dönemde bu olay karşısında pek şaşırmadık. Fakat Atatürk’ün “Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için başarı için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir” sözünden yola çıkarak bilim yuvamıza sahip çıkıyoruz.”