Kötümserliği sevmem. Temelsiz ekonomik öngörülere de abone olmam. Ancak gerçek uzmanların yaptığı teorisi sağlam analizlere ve gerçek bilgilere ve sayılara dayanan, yani bilgi temelli görüşlere saygı duyar ve sütuna taşırım. Geçen hafta AB'nin sonunda federal yapıya dönmesi gerekeceğini vurgulayan birkaç yazı yazmıştım. Çünkü eldeki sayılara göre durum kötü idi. Sonunda gerçekler ortalığa dökülüyor ve Alman Bakan Schauble de acilen hareket edilmezse, AB ya federal maliye yapısına gider ya da euro çöker tezini ortalığa döktü.
Hafta sonunda ünlü bir iktisatçı, Willem Buiter Avrupa'nın durumunun zorluğunu açık seçik medyaya sundu. Buiter Hollandalı olup ABD Yale Üniversitesi, İngiltere London School of Economics, İngiliz Merkez Bankası Para Politikası Komitesi ve Avrupa Kalkınma Bankası İktisatçılığı gibi görevlerde bulunmuş ve şimdi de Citibank'ın dünya baş ekonomisti. Aşağıda onun AB'nin sorunları analizinin bir özetini sunuyoruz.
'Euronun kurtulması için üç adım gerek.
Birincisi, sorunlu ülkelere geçici likidite aktarımı gereksinmesinin ebadı 2 trilyon euroya ulaşmalı ve bu sayının yarısı derhal ortaya dökülmeli. Şu anda sağlanan likidite 860 milyar euro. Ancak bunun en büyük kısmı olan EFSF adlı 440 milyar euroluk fonun (European Financial Stability Facility'nin kısaltması) AAA ratingini düşürmemesi için sağlayacağı miktarın 650-610 milyar euroyu geçmemesi gerek. Bu fona Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) bugüne kadar sağladığı, euro bölgesi ülkelerinin kamu borç senetleri alımı da eklenince (67 milyar euero ) gene de likidite temini olanağı 727-777 milyar euro kadar. Bu sayı Yunanistan, İrlanda ve Portekiz'i 2013'e kadar kurtarmak için yeterli. Ama 2013'te mevcut düzen anlaşmaları kalkıyor ve yerine, eski ve yeni borçları daha düzenli şekilde yeniden yapılandırmaya izin verebilecek anlaşmalar gelecek. Ama eğer İspanya soruna girerse bu likidite yeterli olmayacağı gibi, hele İtalya, Belçika ve hatta Fransa gibi ülkeler de sorunlular listesine dahil olursa ve piyasalar tarafından finanse edilmeyen bir ortama düşerlerse, olacakları göğüsleyebilecek bir miktar değil.
Ne euro bölgesi ülkeleri ne de tüm AB, acilen 1 triyon euro finansman sağlayamaz. IMF de bu işin parçası olamaz. Geriye iki kaynak kalıyor. Ya Avrupa dışı ülkelerin SWF (Sovereign Wealth Fund) kuruluşları, veya ECB! SWF çözümü siyaseten pek gerçekçi değil, bu durumda geriye tek aday ECB kalıyor.
Teorik olarak Avrupa Merkez Bankası 1 trilyon euroyu verebilir. Bunun için sorunlu ülkelerin kamu borç senetlerini piyasadan alabilir. Bu enflasyonist bir operasyon değildir. Çünkü ECB parasal olmayan pasiflerini artırarak (mevduat veya kendi bonolarını çıkartarak) finansman sağlayabilir. Ama ECB bu yola gitmez. EFSF'e borç verir veya EFSF tarafında çıkartılacak bonoları satın alır veya ikincil piyasadan toplar. EFSF aslında özel bir kuruluştur. EFSF bonoları ise AB ülkeleri tarafından garanti edilebilir.
Ancak sadece likidite yetmez. İrlanda ve İspanya'nın sorunları likidite sorununa ilaveten, kamu borcu sorunu ve bankaların müflis durumu sorunu ve finansal istikrarsızlık sorunu. Bu ülkelerde önemli yapısal ve mali reform gerekiyor. Özellikle de İrlanda'da.
Bu nedenle ikinci şart gündeme geliyor.
Vergi ödeyenlerin paralarına dokunulmadan evvel, bono yatırımcıları zarar şeklinde yük omuzlamalı veya alacaklarının hisseye dönüşmesini kabul etmeli. Şu anda euro bölgesinde zor durumdaki bankaların bilançolar kurtarılırken normal işlerine devam etmelerini sağlayabilecek bir kanun veya düzenleme yok. AB, ABD gibi bir kanuni temel atmak zorunda.
Üçüncü şart olarak, iflas eden ülkelerin kamu borçlarının yeniden yapılandırılması için düzenlemeler gerekli. Burada borç verenler, vergi ödeyenler ve devlet programlarından faydalananlar yükü paylaşmalı.
Bütün bu adımların ekonomik sonucu faizlerin yükselmesi ve bankaların ve kamunun piyasadan finansmanının zorlaşması olacak.
Bu tür adımlar atılmadığı takdirde euro veya AB, 2011 sonrasını görmeyebilir.
Çözümler teknik olarak basit ama siyaseten zordur. Ama kimsenin, hiçbir kurum ve ülkenin saklanamayacağı bir ortamdayız. '
Değerli okurlarım! Bu değerlendirme 'Roubini' stili bir korkutma yazısı değildir. Hem teoriyi hem de piyasayı çok iyi bilen, ideolojik de olmayan bir bilim insanının değerlendirmesidir. Bu nedenle iyice anlaşılmak için dikkatle ve iki defa okunması gerekiyor.