TİM ihracatçıların mesleki kuruluşlarından biri. Bugün başında da ayakkabı sektöründen gelen bir ihracatçı Mehmet Büyükekşi var. Mehmet Büyükekşi hükümete oldukça yakın bir isimdir. Kendisini tanırım, selamlaşır ve arada sırada konuşuruz.
Ancak ülkemizdeki büyük yanılgılardan biri tüm TİM ailesinin temel hastalıklarından da biridir. Daha önceki TİM Başkanı Oğuz Satıcı ihracatta başarılı olmadığı için nerede ise başkasının şirketinden Başkanlığa aday olmuştu ama kur ve faiz politikasını eleştirmekten çenesi ağrımaya başlamıştı.
Bu hafta da yeni TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi hükümetin ekonomi karnesinin iyi olduğunu ama sadece dış açık ve kurdan notunun kırılacağını dile getirdi. Not olarak da 7.5-8 arası not vermiş.
Bu ülke geçmişte hep ulufe dağıtmaktan battı. Ülkemiz kim ne istiyorsa beş fazlasını veren yaklaşımlarla yönetildi. Ancak 1980 sonrasında tarımın her alanına verilen destekler geriledi, bunun yerine ihracatçılara verilen destekler gündeme geldi.
Aslında ülkemiz çok aşama yaptı. Ama yapısal sorunlarının önemli bir kısmı duruyor.
Sağ olsun popülist babamız 1991 seçimlerinde erken emeklilik vaat etti ve işbaşına gelince derhal uygulamaya da başladı. Şu anda ortalama emekli 46 yaşında. Şu anda her yıl 35 milyar dolar sosyal güvenlik açığı veriyoruz.
Diğer taraftan da enerji açığımız 50 milyar dolara dayandı. Cari denge açığından büyük bir açık bu.
Ama ihracatçılar 1980 sonrasında ulufe dağıtımında tarım sektörünün yerini aldılar, 'ulufenin' şimdi de devam etmesini talep ediyorlar.
Ülkede anlaşılamıyor, ekonomisi sermaye hareketine açık olan ülkelerde hem kur hem faiz bir arada manipule edilemez.
Kaldı ki risk diye bir şey var. Burası anayasanın havada uçtuğu ülke! Aşırı dolarizasyon da var.
Kamu sektörü zaman içinde tamir edildi, kamunun dış borcu ile toplam Merkez Bankası döviz rezervleri de aynı boyutta. Dolayısıyla kamunun kur riski yok.
Ama özel sektörün döviz borcu 150-200 milyar dolar arasında dalgalanıyor. Orada kur riski var.
Merkez Bankası son dönemde 80 milyar dolar döviz satın aldı, almasa ihracatçı bayılır hatta ölürdü.
Kaldı ki Türk parası değer kaybettiği zaman vatandaşın tümü fakirleşiyor. İhracatçı ise gülmeye başlıyor. İç piyasaya üretim ve satış yapanlar perişan oluyor. Orta ve düşük gelirli Türk vatandaşları ise tüp gaz, ev yakıtı, gıda derken perişanlık yaşıyorlar, çünkü ithal her şeyin fiyatı artıyor.
Bu yazdıklarımızı her kişi, ihracatçılar dahil, biliyor ama değişmeye niyetlenmeyip 'ulufe çözümü' kovalıyorlar.
TİM'in medyada avukatları da var. Muhasip üyemiz Ege Cansen ülkeye şirket gibi bakar, Güngör Uras ağabeyimiz tedavisi mümkün olmayan bir popülisttir.
Hele bir kafayı kaldırıp baksınlar. Dünyada Goldman Sachs tarafından 2003 yılında türetilmiş bir kavram var: BRIC yani Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin ülkeleri. Bu ülkeler sürekli methiye alıp duruyor. Bunlardan yapısı bize tek benzeyen ülke Brezilya. Brezilya 201 milyon kişilik nüfusa sahip, biz 70 milyonu yeni aştık. Gayrısafi Milli Hasılası 2 trilyon dolar (satın alma gücü paritesi ile!) Nominal kurla ise 1.57 trilyon dolar (bunlar 2009 sayıları). Kişi başına gelirleri bizimkinden çok az daha yüksek.
Üstelik dünyanın beşinci büyük toprak büyüklüğüne sahip, dünyanın sekizinci büyük ekonomisi, petrolü hem var hem de yeni petrol bulundu. Doğal kaynakları sonsuz. Sanayide bizden ileride! Uçak bile yapıyor, tarım teknolojisi üretiyor.
Bu ülkede aynen bizim gibi enflasyon hedeflemesi, düşük bütçe açığı ve kamu borcu var. Dalgalı kur ve yüksek döviz rezervi ve hızlı büyüme var.
Onlarda da bizim gibi güneş ve futbol ve sıcak para girişi var, ilaveten de samba!
Şimdi gelelim dış dengelerine ve faiz ve kur yapılarına.
Brezilya'nın enflasyonu kasım ayında 5.6 idi. Dış ticareti son 12 ayda 17.1 milyar dolar fazla vermiş. Cari denge açığı ise son oniki ayda kasım verileriyle 49.4 milyar dolar açık vermekte. Onlar da bizim gibi Allah ne verdiyse yüzde 7-8 büyümekteler. 3 aylık faiz 10.66. Reel faizleri yüzde 5 civarında (bizimki yüzde 1). Faizleri de yükselecek gibi duruyor. Bu arada sıcak para girişine karşı vergi koydular hiç işe yaramadı. Paraları ise dolara karşı 1.74 değerinde bulunduğu bir yıl evveline göre değerlenmiş ve 2010 sonunda 1.69 değerine çıkmış, yani ülke parası dolara karşı aşırı değerli. Sıcak paraya karşı konan vergi de bir işe yaramadı.
Şimdi sevgili Mehmet Büyükekşi kardeşim, bırak bu 'hocalık' oyununu ve not vermeyi de sen direksiyonda olsa idin ulufe talebi dışında ne yapardın, Brezilya ve Türkiye'de yapılmayan, Durmuş Yılmaz'ın bilemediği? Bu arada az daha unutuyordum. Brezilya da son politika hamlesi olarak munzam karşılık ve banka sermaye oranlarını artırdı. Aynen bizim Merkez Bankamız gibi!
Geç direksiyona, anlat, anlat da biz de öğrenelim!