Türkiye 2009 yılında yüzde 4.7 daralınca, ekonomiyi canlandırmak için iç talebi arttırdı, dış sermaye girişlerinden faydalandı, yüzde 40 artan bir kredi balonu üretti ve 2010 ve 2011 yıllarında rekor düzeyde yüzde 10-8 arasında reel büyüdük! Tabii sonuçta da cari denge açığını yüzde 10 gibi rekor düzeye çıktı. 2012 yılında ise kriz yaşamamak için krediyi daraltarak büyümeyi yavaşlattık, böylece de cari denge açığını küçülttük.
Ülkede ekonomi politikalarını belirleyenler ve ekonomi yorumu yapanlar bu süreçte ikiye bölündü. Bir yanda bu ülke yüzde 5 üstünde büyümezse sosyal sorun çıkar diyenler var. Diğer tarafta da 2013 yılındakinden daha hızlı büyürsek cari denge kurbanı olabiliriz diyenler.
Diğer taraftan da orta gelir tuzağı denen ekonomik düşünce nedeniyle eğer bir şeyler yapmazsak kişi başına geliri daha da artıramayız diye endişelenenler.
Orta gelir tuzağına düşmeyelim
Ama önümüzde bir de 2023 yılında gerçekleşeceğini umduğumuz 100’üncü yıl hedefleri var. İhracatımızı bugünkü 150 milyar dolar düzeyinden 2023 yılında 500 milyar dolara çıkartmayı hedefliyoruz. Kişi başına geliri de 10 bin dolar düzeyinden 25 bin dolar düzeyine yükseltmek. Ayrıca örneğin GSYİH düzeyini 800 milyar dolardan hızla artırarak dünyanın onuncu büyük ekonomisi haline gelmek arzusundayız.
Türkiye bugüne kadar işgücünü artırarak ve sermaye yatırımı yaparak büyüdü ve ilk yirmi büyük ekonomi arasına girdi.
Ancak kişi başına geliri daha da artırmak için yapılan araştırmalar bugün orta gelir tuzağı denen gelir düzeyinde bulunduğu düşünülen ülkemizin geçmişteki gibi salt emek miktarını artırarak ve sermaye yatırımı yaparak arzu edilen düzeye kolay kolay gelemeyeceğini, ülkenin üretimdeki verimlilik ve teknoloji düzeyini artıraracak yapısal reformlar gerçekleştirmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Sizce tasarruf yapıyor muyuz?
Bu tür reformları yapmamak, verimliliği artırmamak, orta gelir düzeyi tuzağına yakalanmak demektir.
Özetle önümüzde aşılması gereken ciddi sorunlar var. Bir yandan enerji konusundaki bağımlılığımızı ortadan kaldırmak, diğer taraftan iyice azalmış olan iç tasarruf düzeyimizi yükseltmek, verimlilik artırmak ve teknoloji düzeyini geliştirmek zorundayız.
Aşağıda ülkemizdeki konut satışlarının yıllık istatistikleri var. 2013 yılında ABD Merkez Bankası’nın likidite konusunda yarattığı belirsizlik ve ülke parasının döviz kuru hareketleri sonucu değer kaybettiği ve faizlerin yükseldiği ortamda bile, konut satışlarındaki büyük zıplama ülkemizde pek tasarruf yapılmadığını gösteriyor.
2013 sayılarına bakıp toplumun tasarruf yaptığını iddia etmek mümkün mü?