Bugün önce 'Grexit' konusuna Alman gözü ile bakan bir değerlendirmeyi aktaracağız. N.Kulich der ki, Almanya, Doğu-Batı Almanya birleşmesine 2 trilyon dolar harcamıştı. 15 milyon insana kucak açmıştı. Almanların Doğu-Batı birleşmesi sonucu yaşadıklarına, deneyimlere dayanarak, 'Para vermek birşeyi değiştirmez, siz ancak kendinizi kurtardığınız zaman kurtulmuş sayılırsınız!' felesefesi çerçevesinde ilkeli hareket ettikleri de düşünülebilir. Yani konuşulan balık değil olta galiba!
Münich Üniversitesi'nin İfo Ekonomik Araştırma Enstitüsü Başkanı Hans Werner Sinn 'Biz kurtarma konusunda gerçek bir deney yaşadık!' diyor. Doğu Almanya problemi ile 23 senedir boğuşuyorlar. Bugün Batı Almanya'da işsizlik yüzde 6 civarında, Doğu Almanya'da ise işsizlik yüzde 11,2. Bugün batıda 2010 yılı sonunda kişi başına gelir 32 bin euronun üzerinde. Doğu Almanya'da kişi başına gelir 24 bin euro. Mannheim Üniversitesi'nden ekonomi Profesörü Klaus Adam 'Almanya çok büyük altyapı yatırımları ile Doğuyu ayağa kaldırmaya çalıştı ama bir türlü prodüktivite artışı sağlanması gerçekleşmedi!' diyor.
1300 Alman ile yapılan bir ankette deneklerin yüzde 79'u devletlerin ortak euro bonoları çıkarmasına karşı. Ama ortak bonolara karşı çıkanların yüzde 62 kadarı borç desteğine dayalı büyüme operasyonuna destek veriyorlar, sadece yüzde 27 kadarı ise borç vererek desteklenen büyüme operasyonuna karşı. Yani mantık sahibi Almanlar, Yunanistan konusuna bu gözlükle bakıyorlar!
Yunanistan'daki mantık sahibi kişiler de kendi toplumlarının zaaflarını gündeme getiriyorlar. Pavlos Eleftheriadis sorunun nedenlerini ortaya koymuş.
Birincisi, geçmişte ülkeye nefretin hakim olmasına izin verildiği düşünülüyor. 1946-1949 arasındaki iç savaş sonrası sol görüşlü olanlar sürekli hırpalanmaya başlanmış. 1950'li yıllardan başlayarak solcu olan veya konformist olmayanlar, tehlikeli ve milli hislerden yoksun kategorisine alınmış ve baskı altında tutulmuş. Bu baskı ancak 1974 yılında askeri diktanın düşürülmesi ile ortadan kalkmış ama, 1981 yılında sosyalistler direksiyona geçtikten sonra da, durum birden tersine dönmüş. Bu sefer sol cenah tüm işleri kaparken, sağ da tehlikeli ve milli hislerden yoksun kategorisine alınmış, yani roller değişmiş. Bugün sol partiler kurtarma operasyonunu 'barbarca' ve ' suç' olarak adlandırıyorlar. Aşırı sağ partiler ise AB kurtarma operasyonunun destekçisi olan liderleri 'vatan haini' ve 'işbirlikçi' olarak görmekteler.
Aslında partizan rekabet, ülkeyi ikinci bir gerçeğe de teslim etmiş. Bu da 'çoğunluğun' frensiz ve ölçüsüz hakimiyeti! Yunanistan 1864 yılından beri liberal bir anayasa sahibi idi. Ama sol ile sağ arasındaki kavga toplumun Anayasa'dan kopuk hale gelmesine yol açtı. Hükümet ve Bakanlar herşeyi kontrol ediyorlar, hükümetler de yargının yöneticilerini partizan şekilde seçiyorlar, sonuç politikaya endeksli kalan idarenin çalışamaması!
Ülkenin üçüncü gerçeği ise medyanın fonksiyonel iflası konusu! Yunanistan'da radyo ve televizyon 1989 yılına kadar devlet monopolü idi. Sonra 1993 yılında sekiz kanala geçici ruhsat verilmiş ve bu ruhsatlar da 2007 yılında yenilenmiş. 2010 yılında da yüksek mahkeme bu geçici ruhsatların Anayasa'ya aykırı oldukları kararını almış. Ama bu karar bir değişiklik getirmemiş. Bu da medyanın ahlaken iflasına yol açmış. Televizyonlar yazılı basını yutmuş. Objektif olmak veya ölçülü olmak dikkat edilen bir şey olmaktan çıkmış. Medya sahipleri her şeye karışırken de, medya patronuna hizmet eder hale gelmiş. Siyasilerin aşırı söylemleri televizyon gazetecileri tarafından daha da abartılarak gündeme getirilirken, durup düşünme ve konsensus için ortam oluşma olasılığı medya kanalı ile sıfırlanmış.
Özetle nefretin beslenmesi, çoğunluk terörü ve medyanın işlevsiz hale gelmesi Yunanistan'da siyasetin paralize olmasını ve mantık temelli bir koalisyon kurulamamasını açıklayan temel faktörler.
Sonunda bu tür değerlendirmeleri peşpeşe okudukça ben 17 Haziran tarihinde Yunanistan'da da akıl ve mantık temelli bir hükümetin kurulabileceğini, Almanya'nın ve Merkel'in de büyümenin önemini vurgulayan ek politikalara yanaşacağını ümit etmeye başladım. O zaman Grexit gündemden düşer!
Son değerlendirmeler Avrupa'da mantığın hakim olmaya başladığını gösteriyor. Bu da iyidir!