Kültür alanında yeterince yaratıcı değiliz. Bu tespitimde dayandığım görüşlerimi söyleyeyim.
a) Kültürümüz, çağdaş dünyanın kültürel sorunlarının anlaşılmasına, çözüm denemelerinin renklenmesine, derinleştirilmesine, zenginleştirilmesine imkan verecek bir yapıya sahiptir.
b) Bu yapının özellikleri, kültürel özgünlüğümüz, taşıdığımız kültür geçmişinden geliyor.
c) Bu geçmişin öyle bir ilginç gelişimi var ki, çağımızda ortaya çıkan kültür, bu gelişimi içinde taşıyarak, türlü dış ve iç çalkantıların, çatışmaların, gerginliklerin, çelişkilerin etkisiyle, şu anki durumuyla da, diğer ulusların kültürleriyle birleşebilip, onlardan ayrılabilen evrensellik ve kendine özgülük niteliklerine sahiptir.
d) Geçmişi ve şimdisiyle kendine özgü kültürel çekirdeği olan bu kültür, henüz çağdaş dünya kültürleri içinde, yaratıcı ürünlerle kendini yeterli bir biçimde ortaya koyamadı.
e) Kuvveden fiile çıkarılmayı bekleyen, gizli yaratıcı güç kaşiflerini ve mucitlerini bekliyor.
f) Kaşiflerin, daha çok, akademik çalışanların, eski kültür yapıtlarını bulup çıkararak değerlendirenlerin, toplumumuzun şu anki yapısını inceleyen, ifade eden toplumbilimcilerin, kültür adamlarının, sanatçıların, sayıları, bilgi donanımları, kültüre bakışlarındaki kuramsal (teorik) dayanakları, tutkuları, inançları yeterli değil.
g) Kültürümüz, yalnızca araştırıcıların tarihe ve şimdiye yönelik çalışmalarıyla canlandırılamaz. Keşif için belli bir yaratıcı tavra, coşkuya, tutkuya, ısrara, cesarete, mizah duygusuna gerek var.
h) Yaratıcılık, yalnızca, geleneksel değerleri bulunup çıkarılmasıyla, köklerimizin ortaya konmasıyla gerçekleşiveren bir çaba değil. Sürekli yaratıcılık, alternatifler arayan, eleştiren, öğrenen, değişen, değiştiren bir güce erişebilmek demek.
i) Yaratıcı kültür, o kültürde yaşayan insanların yaşama biçimlerinden kaynaklanır, onların tarihlerini (Kişi ve toplum olarak) içinde taşıyarak, kendini sürekli yeniden ifade eder. Bir zenginliğin, canlılığın, cıvıl cıvıllığın ortaya çıkışıdır. Çelişkilerden, çok seslilikten, yetersizlikten, çapraşıklıktan, gururdan, alçak gönüllükten, acıdan, sevinçten, mizahtan, kara mizahtan (ironi) doğmuş bir dinamizmdir. Uyuşukluğa, ikiyüzlülüğe, katılığa, tahammülsüzlüğe, sinsiliğe, ruh kuruluğuna, tepeden inmeciliğe, zulme, eziyete, kabalığa, haksızlığa karşıdır. Yaratıcı kültürde insanlar, içlerindeki zenginlikte, derinlikte, heya-canlarında, yaşadıkları hayatın, kültürün, zenginliğini, derinliğini, heyecanlarını yaşamaya çalışırlar. Başaramadıkları olur, çatışırlar, acı çekerler. Sıkıntıları olur. Ama yaratmanın kahrını çekmeyi bilirler.
SORU: Kültür alanında yeterince yaratıcı olamayışımızın sebepleri nelerdir?
Yukarıdaki söylediklerimden ipuçları elde etmek mümkün. Anlattıklarımdan, yaratıcılığın yalnızca bireysel bir çaba olduğu sonucu çıkarılmamalı. Birey-toplum-iktidar üçlüsü önemli burada. Yaşayışımız, bireysel, bireyler arası tabanda yaratıcılığa, kendine özgü yaratıcılığa izin vermeli. Bireyler, birey olamıyor. Bulup çıkararak yaratıcı olacakları içlerindeki kültürel çekirdeğini yakalayamıyorlar. İçlerinde hep hazır, dondurulmuş, işlenmemiş kültür yorumları taşıyorlar. Sosyo-ekonomik düzenin çarkları içinde dünya görüşlerinde sıkışıp kalıyorlar. Basmakalıp görüşlerde, yaratıcılığa çıkışı olmayan inanç düzenlerinde, dünya görüşlerinde sıkışıp kalıyorlar. Yönetim, iktidar, bu sorunlara gerektiği gibi önem vermiyor. Sorun, yalnızca, özgürlük sorunu, Batıdaki güçlerin sömürüsü, geleneksel inançların yitirilişi, ekonomik yoksulluğun, altyapı kurumlarındaki işleyişin bozukluğu sorunu olduğu sanılıyor. Kültürel sığlıkta, kabalıkta, yozlaşmada, bütün bunların etkisi yok değil; durumun teşhisinde ve tedavi önerilerinde yanılıyoruz. Çözüm, özgür, özerk, özgül, özgün birey olabildiğimiz bir toplumu oluşturabilmede; insan ilişkilerinde, insanlarla kurumların ilişkilerinde, yöneten yönetilen arasındaki karmakarışık bağlantılarda, yaratıcılığa katkıda bulunabilecek bir sağlıklı düzen oluşturmada yatıyor. Yaratıcılığın ne olduğunu anlayacak ölçüde yaratıcı olamıyoruz.