100 kadar Rus görevlisi, çeşitli ülkelerin başkentlerindeki elçiliklerden, Britanya, ABD ve de dostları ülkeler tarafından kendi ülkelerine, yani Kremlin’e geri gönderildi. Kremlin, eski casus Sergei Skripal ve kızının zehirlenmesini Britanya’da organize etmekle ve cinayet gerçekleştirmekle itham ediliyordu.
Donald Trump işin esasını geç anladı, Putin’i seçim kazanması nedeniyle tebrik etmeyi bırakıp, sonunda o da Moskova’nın Washington’daki elçiliğinden ve de Birleşmiş Milletler’deki temsilcilerden 60 kadar Rus’u ABD’yi bir haftada derhal terk etmeleri için kuvvetle ikaz etti. Gönderilen Rus personelin diplomat olmadığı, sadece bilgi toplamakla meşgul oldukları gündeme getirildi.
ABD’nin ve Britanya’nın bu icraatı, büyük Nato üyesi ülkelerin hepsi tarafından, yani Fransa, Almanya ve Kanada tarafından da desteklendi. UK Başbakanı Theresa May iki hafta uğraşmış ve de Skripal’in Britanya’da zehirlenerek öldürülmesi olayının arkasında Kremlin’in bulunduğunu gündeme getirmiş ve kabul ettirmişti. NATO üyesi olmayan Ukrayna, Finlandiya ve de İsveç gibi ülkeler de, Rusya’nın elçilik personelinin en yüksek dozda Kremlin'e geri gönderilmesi girişimine katıldılar.
Rusya Dış İşleri Bakanlığı elçilik personelinin ülkelerine geri gönderilmesini protesto etti ama olayı durduramayınca da söz konusu protestocu ülkelere, “Bu işleminizin sonuçlarının faturasını yakında göreceksiniz!” de dedi. Trump’ın iş başına geldiğinden bu yana, Kremlin’e yapılan bu en sert yaklaşımın UK’yi rahatlattığı da ortaya çıktı.
Britanya da 23 adet Rus Diplomatını kendi ülkelerine postalarken, Kremlin’in zehirleme olayının arkasında olduğunu da kuvvetle dünyaya yaymış ve kabul ettirmişti. Moskova bu iddiayı da reddetmeye kalktı.
İki günlük diplomasi sonrası, Bayan May Parlamento’ya “Kremlinin hedefi Batı’daki ülkelerin işbirliğini ortadan kaldırmaktı ancak bu çabaları hiçbir şeye yaramadı!” dedi.
ABD görevlileri, Rusya’nın Seattle’daki konsolosluğu da kapatmasını kabul ettirdiler. Bu girişimlerin sadece Bay Skripalin ve kızı Yulia’nın, 4 Mart tarihinde Salisbury’de Kremlin tarafından zehirlenmesi için olmadığı, ayrıca Rusya’nın diğer ülkelerin bağımsızlık ve güvenliliğini de bozan yaklaşımlarının da soruna neden olduğunu vurguladılar.
Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk da, birçok Avrupa ülkesinin hükümetlerinin önümüzdeki dönemde bu söz konusu protestoya kalabalık şekilde katılacaklarını da gündeme getirdi.