CHP milletvekili aday listelerinden yansıyan ilk dikkat çekici husus, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce arasındaki seçime dair içinde ince hesapların yer aldığı ajandanın devreye girmiş olmasıdır. Bu noktada en belirgin olan Muharrem İnce’ye yakın isimlerin listede yer bulamamasıdır.
Bu durumun partinin cumhurbaşkanlığı adayını belirlenmesi sürecinin hesaplarıyla ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Her şeyden önce Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı seçilme şansını görmesi durumunda aday olmayı çok isteyeceği gerçeğini dürüstçe kabul etmek gerekir. Bu gerçekliğin unutulmaması şartıyla Kılıçdaroğlu Muharrem İnce’yi aday gösterdi. Aday takdimindeki üslubuyla da bu adaylığın onun için anlamını dışa vurmuş oldu. Bu durumun hiç kuşkusuz Muharrem İnce de farkındaydı. Bunu bilerek aday oldu ve yoğun bir uğraşın içine girdi.
Bu tablonun her iki taraf açısından bir matematiğinin olduğunu kabul etmek gerekir. Buna göre; geçmiş seçimlerde CHP’nin aldığı oy oranının ortalaması olarak %25 baremi belirlenecek olursa, bu oranın üstüne çıkılması, hiç değilse 5 puanlık anlamlı bir artışın sağlanması durumunda Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlık koltuğunun sallantıda olacağı ihtimalini beklemek gerekir. Şayet Muharrem İnce’nin alacağı oy %25 oranının altında kalırsa CHP’de 2. bir Sarıgül vakasının yaşanacağı ihtimalini görmek gerekir. Buna göre CHP Genel Başkanı için, Muharrem İnce’nin Genel Başkanlık iddiasını ortadan kaldırmanın imkanı doğmuş olur.
Her iki siyasetçinin de gerek milletvekili seçimi gerekse cumhurbaşkanı seçiminin seyri kadar, bu seçim sürecinde CHP Genel Başkanlık koltuğunun geleceğini de düşünerek hareket etmek son derece önemli.
CHP milletvekili listelerinden yansıyan bir başka husus; Meral Akşener’in partisine yollanan boynu bükük 15 milletvekilinin seçilebilecek yerlerden yeniden aday gösterilmesidir. Millet iradesine dayanmayan bir hamleyle bu milletvekillerinin bir başka partiye yollanması ve sonra da geri çağrılmalarının karşısında duyulan mahcubiyetin izlerinin listelerde yer bulmalarıyla telafi edilmeye çalışıldığı görülmektedir.
CHP listelerinde Saadet Partili adayların yer verilmesini de bir başka durumu ortaya koymaktadır. Bu hamleyle CHP, AK Parti’ye karşı Meclis’te bir adres oluşturma gayretini göstermektedir. Ayrıca gerek Saadet Partili adayların CHP listelerinde yer alması, gerekse Abdüllatif Şener gibi eski AK Partili bir ismin liste başı olması CHP açısından kozmetik düzeyde bir oy çekiciliği oluşturabilme çabası olarak dikkati çekiyor. Bu tür hamlelerin seçmen nezdinde ne denli doğru, sahici ve samimi bir siyasi yaklaşım olarak bulunulup, bulunulmadığı geçmiş deneyimlerde sayısız örneklerle anlaşılmıştır.
CHP zaman zaman özellikle merkez sağ partilerinden ayrılmış bazı isimlere milletvekili listelerinde yer vererek, merkez sağdan oy arayışına girmiştir. Ama sonuçları beklentileri hiç karşılamamıştır. Zira bu tür hamleler; fikri bir iç içelik, fikri bir harmanlanma, fikri açıdan hem hal olma durumu değil, isimler üzerinden oy çekebilme makyajı olarak kabul edilerek, yeterince anlamlı olmamıştır. Şimdi de Saadet Partisi’nin hangi fikrini CHP benimsemektedir ki, listelerinden aday yapılmışlardır? Aynı şey Saadet Partili adaylar açısından geçerlidir. Hangi fikri düzeyde ortak noktalarda bu buluşma gerçekleşmektedir?
Bugüne değin Türkiye’de her seçimde en rasyonel kararı vermiş olan seçmenin bu seçimde de bu gibi hususları değerlendireceği ve yine en doğru kararı vereceğine dair hiçbir şüphemiz yoktur. Zira bu milletin siyasetteki en önemli ölçümü; sahicilik, samimilik üzerinedir…