‘The Cemaat’in Abant’ta toplanıp demokrasi sorununu ele aldığından haberdar olduk. Türkiye’de demokratikleşme sorunlarını kim tartışırsa tartışsın ‘cemaat sorununu’ görmüyorsa, yapılan iş meselenin esasından uzaklaşmak demektir. Çünkü Türkiye’nin demokratikleşmesinin en önemli sorunu toplumun ‘cemaatsel’ yapısıdır ve özellikle bu cemaatlerin siyasallaşması meselesidir.
Cemaatlerin siyasal aktör haline geldiği bir toplumsal ilişkiler zemininde, bu yapıların demokratikleşme sürecine karşıt bir eğilimi üreteceğini o toplantıya katılanların tartıştığını düşünmüyorum. Gazete haberlerinde yer alan ifadelere bakılırsa, bir araya gelenler zaten böyle bir meseleyle ilgilenecek durumda olmadıkları gibi, esas konuları da demokratikleşme sorunları değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dönük o basmakalıp suçlamaları sıralamak olmuştur.
Cemaatten sivil toplum olur mu?
Açık söyleyelim; Türkiye’deki bu cemaat yapısının demokratik değerlerle ilgisi yoktur. Bu toplantılara katılanların gördüğü (bendenizin de iki defa şahit olduğu) gibi buradaki faaliyet, ülkede aydın diye bilinen muhtelif gruplarla temas kurmak, onlar üzerinden bir kamuoyu oluşturmak, onları araçsallaştırıp onların kimlikleri üzerinden farklı kesimlere mesaj ulaştırmak, kendi entelektüel yetersizliklerini bu zeminlerde irtibat kurdukları muhtelif görüşlerdeki isimler üzerinden ikame etmeye çalışmak, kendi sözcülerini bu zeminlerde toplanan grupların arasına katarak onları bir yerlere taşımak gibi maksatlar taşımaktadır.
“Geleneksel cemaatler sivil toplumun önemli bir parçası olmasına rağmen ‘yeni cemaat’ diye bilinen bir sürecin ortaya çıkardığı, kapalı yapıların gizli bir siyasal ajandaya sahip olması, hatta bu ilişkinin ekonomiden siyasete uzanan bir örgütlenme biçimine yönelmesi, açık toplumun siyasal süreçlerine müdahale edip ele geçirme gibi bir strateji izlemesi, bu cemaat yapısını ‘sivil toplum karşıtı’ bir konuma taşımaktadır.” Bu durumda zor değil imkânsız olan, cemaatin demokratik değerleri savunmasıdır. Bunu bir suçlama, bir ön yargı olarak değil temel bir problem olarak belirmek isterim.
Açıklayayım; demokrasi modern toplumların siyasal yönetim biçimidir. Demokrasi cemaat yapıları üzerinde yürüyebilecek bir siyasi düzen değildir, çünkü cemaat adı üzerinde kapalı bir yapıya sahiptir ve orada demokrasinin toplumsal aktörleri bulunmamakta, modern, demokratik sivil toplum özeliklerini ihtiva edememektedir. Demokrasi, sivil örgütlerin açık toplumun kurumlarına dayanan bir siyasal sistem olduğu gibi, toplumsal taşıyıcıları sınıflar, farklılaşmış gruplar ve elbette ki bireylerdir.
Kapalı yapı-demokrasi çelişkisi
Türkiye neden demokratikleşme sürecinde sorunlar yaşadı ve yaşıyor? Burada iki önemli yapısal sebep üzerinde durulmadan mesele anlaşılamaz. Bunlardan biri, devlet içinde örgütlenmiş beşeri unsurun ideolojik/politik varlığının devletle özdeşleşip toplumun karşısında siyasi bir varlık olarak yer alması, diğeri toplumda bu yapıyı geriletecek dinamiklerin ortaya çıkmaması yani sivil yapıların, farklılaşmış toplumsal ilişkilerin gelişmemesi, toplumun cemaatlere dayanan parçalı yapısıdır.
“Açık toplumun siyasal düzeni olan demokrasi, kapalı topluluk yapılarıyla çelişir. Cemaat yapısı politik bir mahiyet kazanıyorsa o bütünüyle anti-demokratik fonksiyonlar üretmeye açık hale gelecektir; çünkü cemaat içindeki otoritenin kutsallığı, onun sözü veya ilkelerinin tartışılmazlığı, farklılaşmayı yok eden, ezen sosyal psikolojisinin yarattığı tek tip insan modeli, bireyi öldürmekte geriye otoriteryan bir davranış modelinden başka bir şey kalmamaktadır. Bunun içindir ki, cemaat demokratik değerleri yapısal olarak savunacak durumda değildir, bunu sadece taktik olarak söyleyebilir. Kısaca demokrasinin asıl sorunu söz konusu cemaat gibi kapalı otoriter yapılardır.”