Türkiye’nin kalkınma sorununun uzaması, bugünlere kadar gecikmesi geçmişte yapılan yanlışlara bağlı olduğu kadar, İmparatorluktan günümüze uzanan tarihsel meselelerle de ilgilidir.
Ülkemizin ekonomide esaslı bir atılım yaptığı yıllar 2000’li yıllar olmuştur. Eski yanlışlardan kurtulan bir ülkenin, neler başarabileceği son 10-15 yılda ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan bir diğer şey; ekonominin sadece ekonomiden ibaret olmadığıdır.
Son zamanlarda meydana gelen ‘yerli otomobil’ meselesinin, hangi tartışmalara yol açtığı medyadan takip edince hayrete düşmemek mümkün değil. ‘Yerli otomobilin olamayacağından’ günümüzde ‘milli ekonomi kavramının bittiğinden’ insanların sadece ‘bireysel faydaya dayanan bir davranış modelini’ esas alan bir tutuma sahip olduğundan başlayarak, konudan bihaber birçok yorum gündeme geliyor.
Küresel düzende yeni ekonomi
İktisatta bir ülke ekonomisi söze konu edilince, önce o ülkenin millî geliri seviyesi sorulur, arkasından milli serveti, fert başına düşen milli geliri, tasarruf oranları, büyüme hızı, verimliliği gibi sorular gelir. Bütün bu soruların cevabı dün, kapalı ekonomilerin yaşandığı bir zamanda farklı bir bağlamda verilirdi, bugün açık ekonomilerin, rekabetin küresel ölçekte gerçekleştiği ekonomilerde ise farklı veriliyor. Dünyanın yaşadığı küresel süreç, ülkelerin varlığını ve ekonomik parametrelerini ortadan kaldırmamakla birlikte, onların küresel ölçekte yaptıkları faaliyetlerle gerçekleştirdikleri üretimlerden ne kadar pay aldıklarını gösteriyor.
“Ekonomideki küreselleşme, milli ekonomilere küresel ölçekte üretim faktörlerine daha fazla sahip olma ve onlardan daha büyük değer üretme imkânı sunmaktadır.” Bu bakımdan ülkeleri iki ana gruba ayırmak mümkündür. İlki, üretim faktörlerinin elde edilmesinde, üretime yönlendirilmesinde yetersiz kalan ülkeler; diğeri ise, bundan azami ölçüde fayda elde ederek değer üretme katsayısını artıran ülkelerdir.
Dünyanın en büyük otomobil firmaların ürettikleri ürünün muhtelif parçalarını dünya coğrafyasının çeşitli yerlerine dağıtarak üretmesi, milli ekonomilerin ortadan kalktığını değil, o üretimi yapan ekonomin üretim ağını küresel ölçekte büyütmesini göstermektedir. Milli ekonomiler bazı ülkelerin insan gücünü, ara mallarını, bazılarının zihinsel üretim gücünü, bazılarının suyunu, toprağını üretim sürecine sokarak, elde ettikleri değeri metropol ülkelere transfer etmektedirler.
Orta gelir tuzağını kırmak
“Eski üretim mantığı içinde kalarak bu yeni durumu anlayamayanlar; yeni ekonomide üretim gücünün merkezinde yer alanların üretim unsurlarını, know how ve teknolojiyi planlayarak ‘yeni bir girişimci modeli’ ile küresel ölçekte gerçekleştirilen bir iş planlamasının nasıl ‘yeni bir üretim düzenine’ dönüştüğünü kavramakta da zorlanırlar.”
Yerli otomobil, yerli uçak, yerli savunma endüstrisi, yerli demiryolu ve ulaşım araçları üretmek için önce bu iradeye sahip olmak gerekiyor. Bunu üretime dönüştürecek bilimsel teknolojik altyapının, insan gücünün yetişmiş olması ve en önemlisi bu anlayıştaki bir müteşebbisin ortaya çıkmasının önündeki engelleri kaldırarak, bunu mümkün kılacak şartların hazırlanması söz konusudur.
Türkiye’nin son yıllarda bilhassa küçük ve orta ölçekli endüstrilere dayanarak gerçekleştirdiği yeni büyüme modelinin başarılı olduğu, fakat bunun yaklaşık 1 trilyon dolarlık bir eşiği aşmada, daha ileriye taşımakta bugün artık yeterli olmadığı anlaşılıyor. Bunun içindir ki, sadece otomotiv sektöründe değil rekabet imkânı yaratabilecek bütün sektörlerde, yüksek teknolojili ürünlere doğru yeni bir üretim sürecine geçmek zarureti vardır ve bu yapılmaktadır.
Türkiye’nin milli gelirini ‘orta gelir tuzağından’ kurtaracak olan bu hamlenin eleştirilmesi, ülkeyi geri bırakan zihniyetin tutuculuğunun belki de kötü niyetinin ifadesidir.