14 Mart Tıp Bayramı, hayatını insan hayatının yüksek fayda merkezine adayan tıp mensuplarının vatan sathını müdafaasının şeref ve onur tarihidir.
Evet Tarih, 13 Kasım 1918: 22 İngiliz, 17 İtalyan, 12 Fransız, 4 Yunan gemisi ve 6 denizaltıdan oluşan İtilaf donanması mütareke şartlarının kendilerine verdiği işgal yetkisini gerekçe göstererek, İstanbul önlerine gelip demir atarlar.
Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane'nin öğrenci ve hocaları bu dramatik tabloyu gözyaşlarıyla izlemektedirler.
Mütevazi ve bilge bir alim olan Tevfik Salim Sağlam yürek parçalayan bu manzara karşısında öğrenci ve hocalara hitaben şu konuşmayı yapar:
"...Efendiler! Ordusu asla mağlup olmamış bir milletin çocuklarısınız. Çanakkale'de aylarca ateş ve ölüm saçan ve büyüklerinizi korkutup yenemeyen, arzuladığı bugüne o yoldan kavuşamayan bu donanmanın bugünkü kuru gürültüsü sizi telaşlandırmasın..."
İşgalden hemen sonra İngilizler Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane'ye yerleşmek isterler. Fakat, öncü meslektaşlarımızın direnmesi karşısında bu emellerini ancak 3 Şubat 1919'da gerçekleştirebilirler.
Öğrenciler, Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane' ye yerleşen İngiliz birliklerinin komutanı tarafından çatı katına sürülür, karyolaları altlarından alınarak, yer döşeklerinde yatmaya mecbur edilirler. Hatta üniformalarını giymeleri bile yasaklanır. Öğrenciler derslere ve laboratuvarlara pijamalarıyla girerek baskıları protesto ederler. Bu protestolar karşısında üç öğrencinin bir araya gelmesi dahi yasaklanır.
İngilizlerin işgalinden ve baskılarından büyük bir rahatsızlık duyan öncü meslektaşlarımız okul yönetimine, 1827'de eğitime başlayan Tıbbiyye'nin, o güne kadar hiç yapılmayan 92. kuruluş yılını kutlama toplantısı düzenlemek istediklerini bildirirler. 14 Mart 1919 günü Darülfünun Konferans Salonu'nda tertiplenen toplantıya Tıp Fakültesi'nin hocaları, İngiliz-Amerikan-Fransız Kızılhaç temsilcileri, Fransız Sıhhiye Müfettiş-i Umumisi, İnas Darülfünunu (Kız Üniversitesi) öğrencileri ve Osmanlı basını temsilcileri katılır.
Dr. Memduh Necdet burada yaptığı ateşli konuşmada: "İtiraf ediyoruz ki vatan, bilhassa onun kalbi, beyni olan İstanbul bu dakikada korkunç bir buhran geçiriyor. Ama korkmuyoruz... Buradayız, burada kalacağız... İstanbul bizimdir, çünkü halife ve hakan yatağıdır. İstanbul bizimdir çünkü şehitler ve tarih buradadır. İstanbul bizimdir, çünkü istiklâl buradadır" cümlelerini bitirdiğinde, salon alkış seslerinden adeta yıkılır. İngiliz bahriyelileri toplantıyı şiddet kullanarak dağıtır, birçok öğrenciyi tutuklar.
Payitahtta ay yıldızlı bayrağın dışında başka bir bayrağın dalgalanmasından rahatsız olan öğrenciler toplantıyla eş zamanlı olarak okulun iki saat kulesi arasındaki balkona büyük bir Türk Bayrağı asarlar. Bu eylem tüm ülkede büyük bir ses getirir ve milli mücadelenin fitilini ateşler.
Bugün kutladığımız 14 Mart Tıp Bayramı'nın çıkış noktası işte bu olaydır ve özü itibariyle işgale karşı bir direniş hareketidir.
Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane'de şekillenmiş olan "Tıbbiyeli Ruhu" her daim milli mücadele bilincinin içinde kendine yer bulmuştur. Ya bayrakları bayrak yapmak için dökülmüş kanların sahibi Mehmetlere şifa olanlardan ya da bu toprakları vatan kılmak için şahadet şerbetini içenlerden olmayı seçmişlerdir.
Evet, her kritik eşikte stratejik ve hayati öneme sahip tıbbiye, ihtiyaç anında hazır ve nazır olduğunu her imtihandan izzet ve şerefle ispat etmiştir.
Paralel İhanet Çetesi tarafından akıl almaz bir şekilde milletimizin üstüne bomba yağdırıldığı 15 Temmuz gecesi, tıpkı 14 Mart 1919'da işgale ilk tepkiyi gösteren öncü Tıbbiyeliler gibi, Mekteb-i Tıbbıyye-i Şahane'nin iki saat kulesi arasına al bayrağımızı çekerek aynı ruh ve heyecanla ihanete boyun eğmeyeceğimizi haykırdık.
Hain kalkışma gecesi ve sonrasında hastanelerimizde görev yapan başhekimden temizlikçiye kadar tüm sağlık personelimiz o gecenin selamete erdirilmesi için 14 Mart ruhuyla çalıştılar. Darbe teşebbüsünün ilk dakikasından itibaren sağlık hizmeti verilmesinde olağanüstü gayret gösteren sağlık ordusu hain girişimin akamete uğratılmasında öncü rol üstlendiler.
Bu son işgal hareketi karşısındaki duruşumuz göstermiştir ki, 1827 yılının 14 Mart'ının yenilikçi, girişimci ruhu, 1919 yılının 14 Mart'ının cesur, direnişçi ruhu ve 15 Temmuz'un milli şuuru özünden hiçbir şey yitirmeden Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane'nin çatısı altında kendini her daim muhafaza etmektedir ve etmeye de devam edecektir.
Aynı ruhu pandemi imtihanında da durum farklı değildir.
Dünyayı pençesi altına almış ve adeta küresel bir savaşın baş aktörü olarak ciğerlerimizden evlerimize, okullardan iş yerlerine kadar her yeri tutan Kovid-19 imtihanında da yine mücadelenin merkezinde tıbbiyelileri, sağlık çalışanlarımızı görüyoruz.
Salgının en ön cephesinde olan tıbbiyeliler ve sağlık çalışanlarımız, vatan müdafaasının sadece cephede olmadığını kahramanlıklarıyla ve özverileriyle 14 Mart 1919'da olduğu gibi bugün de göstermektedirler. Bu süreçte 'Virüs bir vatandaşımıza daha bulaşmasın, bir hastamız daha şifa bulsun' diye insanüstü bir gayretle çalışan çok kıymetli sağlık çalışanlarımız hayatını kaybetmiştir. Bu vesileyle cephede olduğu gibi vatan ve millet uğruna Kovid-19 pandemisine karşı başka canları müdafaa ederken kendi canını veren sağlık çalışanlarımızın şehit, tedavi sonrasında kalıcı hasarı olanların ise gazi sayılmalarının çok yerinde ve anlamlı bir karar olacağı önerimi bir kez daha yinelemek istiyorum.
Bu duygularla tüm meslek büyüklerim başta olmak üzere, meslektaş ve mesai arkadaşlarımın, tüm sağlık çalışanlarımızın 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutluyorum. Sağlıklı bir dünya kurtuluşun kahramanı olan "Tıbbiyeli Ruhuyla" yükselecektir. Sağlıkla kalınız.