Önceki seçimlerde pek çok görüntü paylaşmıştım. Adam, oy pusulalarını önüne doldurmuş, “evet” mührünü HDP’ye basıp sandığa atıyordu. Bir başka sandık görevlisi, eline oy pusulası ve mühür verdiği seçmene HDP’yi gösteriyor ve “Bak burası” diyordu. Vesaire, vesaire…
Yetmez, devam edelim isterseniz…
Mahkeme dosyalarını biraz karıştırın, PKK’nın HDP’ye oy verilmesi için halka nasıl baskı yaptığına dair pek çok ifade ve belgeyle karşılaşacaksınız.
Bunlar Türkiye’nin gerçekleri!
Bir de Türkiye’nin sanal gündemi var. Orada da “ev sahibini bastıran yavuz hırsızlar” göze çarpıyor. CHP, arkasına HDP, SP ve İP’yi takmış, “seçim güvenliği” diye bağırıyor. Geçmiş seçimlerde milli iradeyi ayaklar altına aldıkları belgelerle sabit olanlar, “Türkiye’de seçim güvenliği yok” algısı oluşturmaya çalışıyorlar.
Çünkü…
Biliyorlar ki, sandıkta yine hezimet yaşayacaklar. Bu yüzden şimdiden “Bu ülkede seçim güvenliği yok” diye bağırmaya hazırlanıyorlar.
***
Son seçimlerde hep yaşıyoruz bunu. Önce kameraların karşısına geçip, mangalda kül bırakmıyorlar. “Biz her türlü tedbiri aldık, merak etmeyin” diyorlar. “Vatandaşın tek bir oyu bile heba olmayacak” türünden açıklamalar yapıyorlar.
Sonuç istedikleri gibi çıkmayınca da ortalığı velveleye veriyorlar. Mertçe “kaybettik” demek yerine, “Sandıklarda hile var” diye bağırmayı tercih ediyorlar.
Oysa, Türkiye hâkim teminatında seçim yapan dünyanın ender ülkelerinden biri. Seçimler yapılıp, sonuçlar ortaya çıktıktan sonra, Türkiye’ye şaşı bakan yabancı gözlemciler bile seslerini çıkaramıyorlar. Bunları tutabilene ise aşk olsun; hemen saldırıya geçiyorlar.
Bir Türkiye klasiği haline geldi bu tavır!
Bakın, CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel, neler söylüyor..
HDP, İP ve SP ile bir araya gelmişler. Güçlerini birleştirmişler, uzun uzun konuşup, aralarında değerlendirmeler yapmışlar. “Seçim sonuçlarının adil yansıması için” birlikte “Adil Seçim Platformu” oluşturmuşlar.
Ne yapacaklarmış?..
Her sandık için “bir gönüllü” belirleyeceklermiş. Onlar da seçim günü gidip, sandık başında duracaklarmış. Sonuçları da anında merkeze ulaştıracaklarmış. Böylece seçime şaibe bulaşmayacakmış!
Peki kimlerden oluşacak bu gönüllüler?
Tarafsız vatandaşlardan değil tabii ki, CHP’lilerden oluşacak. Hatta, alabildiğine militanlaşmış CHP’lilerden! CHP Genel Merkezi’ne bağlı olacaklar ve başlarında da bir CHP Genel Başkan Yardımcısı bulunacak.
CHP de sandıklardan gelen resmi sonuçlara değil, kendi militanlarına itibar edecek. Onlardan gelen bilgileri esas alacak. Öyle diyorlar çünkü.
Şimdi kimse kusura bakmasın, ama böyle komedi olmaz. Her sandığın başında zaten her siyasi partiden bir görevli bulunacak. Ayrıca, bizim seçim sistemimiz “Gizli Oy, Açık Tasnif” esası üzerine kurulu. Sandıklar açıldığında, onlarca göz takip edecek ve sayımı denetleyecek. Bitmedi, her sandığın başında kurayla seçilen “Sandık Başkanı” bir kamu görevlisi bulunacak. Bunların tamamı da hukuken hesap verme durumunda olacak.
CHP ise, bütün bunları yok sayacak, kendi partisinin sandık görevlisini de bir kenara atacak. Seçim sonuçlarını, hukuken hiçbir sorumluluğu bulunmayan ne idüğü belirsiz “gönüllülerle” takip edecek. Onlardan gelen bilgilere itibar edecek.
Durum bu olunca, normaldir tabii her seçim sonrası tartışmaların yaşanması! Böyle bir kafa ve bakış açısından sağlıklı sonuç çıkmaz ki!
***
Gerçekten samimi olarak tek bir oyun bile heba olmamasını istiyorlar mı acaba?..
Yine kusura bakılmasın, ama bu konuda tereddütlüyüm ben. Samimi olsalar, YSK’nın sandık taşıma ya da birleştirme kararlarına “şaibe” diye karşı çıkmazlardı. Tam tersine, “bravo” diye alkış tutarlardı. Seçmenin PKK terör örgütü vasıtasıyla HDP’ye yönlendirilmesinin önüne geçilmesinden rahatsız olmazlardı.
Oysa, tam tersini yaptılar.
Zaten HDP’ye barajı geçirmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Sırf bu amaçla terörün milli iradeyi baskılamasına bile omuz verebiliyorlar.
Planlı algılar oluşturmaya çalışıyorlar. Eskiden yasadışı silahlı sol örgütler yapardı bunu ve adına “ajitasyon” denilirdi. Bugün sergilenenler de onlardan farksız!