Solingen
Bir cumartesi gecesiydi. Takvimler 29 Mayıs 1993’ü gösteriyordu. Almanya’nın Solingen şehrinde, Amasyalı Genç Ailesi’nin beş ferdi hunharca ateşe verilerek katledildi. Naziler yaptı bunu ve tek suçları Türk olmaktı.
Failler yakalandı, yargılandı ve suçla orantılı olmayan düşük cezalar aldı. Sonra, “bunlar iyi halli” dediler ve serbest bırakıldılar. Genç Ailesi’nin saldırıda ağır yaralanan iki ferdi için hükmedilen tazminat cezaları da “sanıklarının paralarının olmadığı” gerekçesi ile tahsil edilemedi.
Adalet sözde tecelli etmiş oldu!
O günden bu yana her 29 Mayıs’ta anma toplantıları düzenlenir. Türkiye’den Almanya’ya gidenler olur. Alman yetkililerle buluşulur. Irkçılık karşıtı konuşmalar yapılır ve ortak bir tavır ortaya konmaya çalışılır.
***
Bu yıl da Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Başbakanı Armin Laschet, anma toplantısına Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nu bizzat davet etti. Çavuşoğlu, Eyalet Meclisi’nde konuşacak ve ırkçılığı eleştirecekti.
Alman marjinalleri, solcular ve yeşiller bizdeki benzerlerinden farklı davranmadılar. “Olmaz” diye ayağa kalktılar. Hatta, Almanya’daki propaganda yasağını gerekçe gösterip, “Çavuşoğlu gelmesin” diye ortalığı ayağa kaldırdılar.
Sonuçta, Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Meclisi’nde konuşma yapmasına izin verilmedi. Eyalet Başbakanı Laschet de bir Alman Gazetesi’ne yazı yazıp, bu tavrı “utanç verici” olarak değerlendirdi.
Evet, kelimenin tam anlamıyla utanç verici! Bu utanç verici eylem ise, demokrasi denildiğinde mangalda kül bırakmayan, başka ülkelere her fırsatta demokrasi dersi vermeye çalışan Almanya gibi bir ülkede sergilendi!
Tarihe not düşmek için altını çizmek lazım.
***
Bu karar elbette Çavuşoğlu’nu durduramadı. Birlikte Almanya’ya gittik, Solingen Katliamı’nı andık. Çavuşoğlu da pek çok yerde konuşup, Almanya’da yabancılara karşı düzenlenen ırkçı saldırıları lanetledi. İlginçtir, sağduyulu Almanlardan destek görürken; sözde Türk, ama özde bu ülkeye yabancı olanları rahatsız etti.
Sonuçta Türkiye karşıtları Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Başbakanı’nın altını çizdiği “utançla” baş başa kaldılar.
Maalesef utanç sadece bununla sınırlı değil ki…
Biliyorsunuz, Almanlar başka ülkelerde yapılan seçimler için topraklarında propaganda yapılmasına yasak getirdiler. Ama dünya-âlem biliyor ki, bu yasak sadece Türkiye ve Erdoğan için alındı.
HDP’liler Almanya’da at koşturuyorlar. Sözde “terör örgütü” olarak ilan edilmesine rağmen, PKK’lılar her türlü faaliyeti yapıp, HDP için oy isteyebiliyorlar. Önceki seçimlerde bu yasak CHP için de kaldırıldı.
Ama Erdoğan ve AK Parti söz konusu olunca, paranoyak bir tavır ortaya çıkıyor. T.C. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun konuşup, ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını lanetlemesinin bile önüne engeller çıkarılıyor.
Farkındayız ne olup bittiğinin. Millet de farkında.
Almanlar, bu tavırlarıyla kazmayı kendi ayaklarına vuruyorlar aslında. Kendi demokrasilerini zedeliyorlar. Çifte standartlı tavırlarıyla inandırıcılıklarını yitiriyorlar. Hedefledikleri amaca ulaşamadıkları gibi, ters bile tepiyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülkelerinde konuşmasını ve soydaşları ile kucaklaşmasını engellediler de ne oldu? Buluşma Bosna’da gerçekleşti. Erdoğan, Almanya’da konuşamayınca, onlar Bosna’ya, Erdoğan’a geldi.
Çavuşoğlu, Parlamento’da konuşamadı da ne oldu? Sustu, bir kenara çekilip oturdu mu? O da mesajlarını başka yerlerde konuşarak verdi.
Sonuçta, tartışılan ve zedelenen batı değerleri oldu! Bizim açımızdan yok bir sıkıntı. Türkiye, iletişimin bu kadar geliştiği bir dünyada sesini her şekilde duyurur.
***
En ilginci de Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde, en çok sol çevrelerin Türkiye’nin sesini kısmaya çalışması. Tıpkı bizdekilere benziyorlar. Türkiye söz konusu olduğunda, savundukları bütün değerleri ayaklar altına alabiliyorlar. Hele hele Erdoğan’ın adını duyduklarında, dengelerini bile kaybediyorlar. Hitler Faşizminden örnekler sergiliyorlar.
Solingen bunun en son örneğidir!