1
Son zamanlarda muhalefet partilerinin siyaset yapmak adına sıkça dillendirdiği husus; iktidarın toplumu kutuplaştırdığı, bu kutuplaşma sayesindedir ki kendi tabanını sabit tutmaya çalıştığına dair söylemlerdir.
Meseleye mefhumu muhalifinden bakarsak muhalefet demek istiyor ki; kutuplaşmış toplumlar sağlıklı toplumlar değildir. Biz iktidara gelirsek bu kutuplaşmayı ortadan kaldıracağız.
Kim istemez böyle bir şeyi. Ancak isteyip-istememekten önce böyle bir şey mümkün müdür, değil midir ona bakmak lazım.
Tıpkı bir zamanlar benim örgütlenmeye namaz cemaatini referans göstermem gibi.
2
1990'lı yılların başıydı.
Refah Partisi İstanbul İl Yönetimi'nde görev almıştım.
Bir yönetim kurulu toplantısından sonra Ekrem Erdem yanıma yaklaşarak; "Sen ne garip bir adamsın" deyiverdi. Sonra devam etti: "Dergide (Yeni Zemin olsa gerek) örgüt aleyhine yazı yazmışsın ama kendin dünyanın en büyük örgütlerinden (R.P.) birinin üst yönetiminde görev yapıyorsun..."
Cevaben biz de; "Bir şeyi ilkesel olarak savunmak başka, verili haliyle baş etmek başka bir şey..." demiştik.
3
Söz konusu yazıda, özellikle o günlerde, herkesin yerelleşme ve işlerin çabuk görülmesi adına hantallığı ve merkeziyetçi yapısı nedeniyle devleti eleştirip;
Her türlüsüyle (vakıf, dernek, hemşeri grupları, taraftar grupları, cemaat, platform vs.) sivil toplum örgütlerine övgü düzdüğü zamanlardı.
Biz de, bir şey ya iyidir ya da kötüdür hükmünce; örgüt devlet olarak kötüyse, sivil toplum kuruluşları olarak da kötüdür... demiştik. Küçük de olsa büyük de olsa her örgütte hiyerarşi vardır... diye ilave etmiştik.
Yerine de ibadet (bahusus namaz) için insanların bir araya gelme biçimini ve anlayışını önermiştik.
Bu önerimize göre; namazda bir hiyerarşi (sabit ve sürekli görev ve makam tayini) yoktur. Mesela imam ilkesel olarak daimi görevlendirilmiş değildir. İnsanlar namaz için toplandıklarında, o anda içlerinden en ehil olan imamete geçer, bir sonraki namazda o kişi ya yoktur ya da ondan daha ehil birisi gelmiştir başkası imamete geçer.
Toplantılara (toplu namaza) katılmak övülmüştür ancak toplantılara devam etmedi diye kimse dışlanmaz, Müslümanlıkları iptal edilmez. Geç kalmamak evladır ama son anda yetişmiş olsa dahi cemaatle kılınan namazın (toplu davranışın) nimetlerinden eksiksiz yararlanılır.
4
Bugün deriz ki bizim önerdiğimiz namaz modeli idealdir, ilkesel olarak mükemmeldir.
Ne var ki uygulamada, birlikte yaşamayı sağlamadığı, uygulanabilir ve sürdürülebilir olmadığı da ortadadır.
Örgütlenme; devlet düzeyinde de aile düzeyinde de gereklidir, elzemdir.
Demem o ki ilkesel olarak doğru olan; uygulama, yapıp-etme aşamasında da doğru olan değildir.
Mesele hem kaosa hem despotizme düşmeden, orta bir yol bulabilmektir...