15 Temmuz sonrası küresel baronlar eliyle Türkiye’ye yönelik terör denkleminin yeniden gözden geçirildiği anlaşılıyor. FETÖ ihanet şebekesinin 15 Temmuz’da başaramadığını PKK eliyle başarmanın çabası içine girilmiş durumda. Aynı hafta içinde Elazığ, Van, Bitlis ve Diyarbakır’da yaşanan terör saldırıları, 15 Temmuz gecesinin kirli ve kalleş hesaplarının uzantısı olarak yaşanmıştır. Hedef Türkiye’nin parçalanması, İstiklalinin yok edilmesi hedefidir. FETÖ ve PKK bu hedefte buluşmuşlardır. Ajandaları ortaklaştırılmış, FETÖ’ nün elinde kalan ne varsa PKK ile paylaşarak yeni bir yol haritası belirlenmiştir.
Bu durum Türkiye’ye yönelik yeni terör denklemidir. Bu denklem; PKK ve FETÖ terör örgütlerinin bünyelerinin bütünleşmesine dayalıdır ve içinde siyasi suikastları da içeren hain, kalleş ve kirli bir ittifakın başlamasıdır.
PKK terör örgütünün 15 Temmuz gecesi için yaptığı hazırlık, FETÖ ile olan eskiye dair bağın sonucuydu. Bu bağ, yıllardır PKK’ya karşı verilen terör mücadelesinde Türkiye’yi zaafa uğratmak, halkla devleti birbirine düşman kılmak ve bu konuda hemen her şeyi insan hakları kılıfıyla Batı’ya pazarlamak yoluyla sürdürüldü. Bugün hepimiz çok daha iyi anlıyoruz ki, FETÖ’ nün sadece emniyet ve yargı içindeki ağırlığı değil belki de ondan daha ağırlıklı olarak ordu içinde kümelenmesi esas alınmış ve nihai hedefin ordu üzerinden gerçekleştirilmesi planlanmış. Bu planlamanın şüphesiz mazisi daha eskiye dayanıyor.
Bu noktada hemen belirtilmelidir ki, FETÖ’ ye bağlı hareket eden generallerin geriye dönük tüm icraatları şaibelidir ve tek tek irdelenmelidir. Hendeklerin kazılmasında, patlayıcıların şehirlere depolanmasında o şehirlerin FETÖ ile bağı olan emniyet müdürleri, o bölgelerin üst düzey askeri komutanları üstlendikleri rolleriyle deşifre edilmelidir.
PKK terör örgütünün himaye edilmesi, terörün bitirilmemesi için uğraş verilmesi, halkla devlet arasına fitne sokulması, FETÖ- PKK bağının bugün için açığa çıkan yüzüdür. Bu iki terör örgütünün nihai olarak ortak hedefi, Türkiye’nin parçalanmasıdır. Suriye’nin kuzeyinde yaşananlardan ve yaşatanlardan da cesaret alan bu hain hedef, Türkiye’nin yükselen yeni güç olarak sahne almasının engellenmesi esasına dayanıyor.
Bugün inkâr edilemez bu gerçekler dışında hala Kürt halkını istismar ederek, onların PKK terör örgütünün vesayetinden çıkartılmamasına çalışarak, sahte demokrasi oyunu oynamak, katlanılması mümkün olmayan bir hale gelmiştir. OHAL kapsamında PKK terör örgütünün yayın organı olarak görev üstelenen “Özgür Gündem” gazetesinin kapatılması üzerine, TBMM çatısında HDP milletvekillerinin söz konusu gazetenin “boyun eğmeyeceğiz” manşetiyle gösteri yapmaları; Türkiye’ye ve onun istiklaline, demokrasisine, millet iradesine, 15 Temmuz şanlı direnişine ve tarih yazan demokrasi ve istiklal ruhuna, dayanışmasına bomba atmaktır, sömürgeci güçlerin işgaline karşı direnişin simgesi Gazi Meclis’te 15 Temmuz gecesi yaşanan dayanışma ikliminin dinamitlemektir, 15 Temmuz sonrası yeniden doğan milli mücadele atmosferini, millet-devlet bütünleşmesini, Çanakkale ruhunu kurşunlamaktır.
Terör destekçisi bu zatların, sömürgeci efendilerinin son çabalarına yönelik son rolleri artık maskelenemiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden Türkiye’yi hedef alanlar, son kozlarını, oynuyor, tüm maşalarını sahaya sürüyor. Türkiye tüm unsurlarıyla, başı dik, onurlu halkıyla ve onunla bütünleşen yürekli lideriyle topyekûn yeniden İstiklal mücadelesi veriyor.
Türkiye düşmanları bunun farkında ve telaşında. Yenilerini üretene dek son hamlelere hazırlanıyorlar. PKK/PYD- FETÖ ortak anatomisinin arkasında saf tutuyorlar. Ülkenin iç karşılıklarla bileğini bükmenin hesabını yapıyorlar.
Eski ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in ulusal güvenlik danışmanına “Erdoğan gibi bir sorunu nasıl çözersiniz?” başlıklı makale yazdırıyorlar. 15 Temmuz öncesi yayımlanan bu makale de açıkça Türkiye’yi tehdit ederek, “Erdoğan’ı durdurmak için AK Parti içinden doğabilecek yeni bir merkez sağ parti, Gezi parkı eylemlerine benzer eylemler ve askeri darbe olasılıklarını” planladıklarını açıkça ifade ediyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, küresel baronlara yaltaklanmadığını, çelişkileri ve adaletsizlikleri yüzlerine vurduğunu bu yüzden de sevmediklerini pervasızca ifade ediyorlar.
Bu millet de tıpkı ataları gibi açıkça ifade ediyor; “ya istiklal ya ölüm”.