Katlanılması gerçekten çok zor bir durumla karşı karşıyayız. Sürdürülmesi neredeyse imkânsız bir ilişkinin içindeyiz.
Dayanıyoruz, dişimizi sıkıyoruz, sabrediyor “belki düzelir” diye bekliyoruz. Ama olmuyor, çünkü karşı tarafta en ufak bir iyi niyet belirtisi yok.
Tersine, yalan, ihanet ve kötü niyet fışkırıyor her taraflarından…
ABD, bu defa da personelinin güvenliğini gerekçe göstererek, Ankara’daki Büyükelçiliğini kapattı. “Derdiniz ne?” dedik, anlattılar. Bize bazı bilgiler ilettiler. “Merak etmeyin” cevabını verip, gerekeni yaptık. Peş peşe operasyonlar düzenleyip, bazı kişileri gözaltına aldık. Kaygılarını giderdik. Araştıracağız, bakacağız, verdikleri istihbaratın ne kadar doğru olduğunu göreceğiz. Doğruysa gereğini yapacağız.
Biz üzerimize düşeni yaptık. Hem kaygılarını giderdik, hem de Amerikalılar için bir koruma ordusu görevlendirdik. Ama onlar gerekeni yapmadılar, dün de büyükelçiliklerini açmadılar. Adeta, “Türkiye güvenli ülke değil” algısı yaymaya çalışır gibiler. Hiç iyi niyetli değiller.
Üstelik, mantığı da yok yaptıkları işin. Kale gibi korunan elçiliklerini kapatıp, çalışanları dışarı çıkarıyorlar. Daha az korunaklı alanlara salıyorlar. Bunun adına da “güvenlik tedbiri” diyorlar.
Maraza çıkartmayı sürdürüyorlar. Her fırsatta “müttefiklik” ve “dostluk” kavramlarını tekmelemeye devam ediyorlar.
***
Ülkemizde darbe teşebbüsünde bulunup, Türkiye’yi esir almaya çalışan Fetullah Gülen denilen adam Pensilvanya’da. Koruyor ve kolluyorlar. Ayrıca, aralarında organik ilişki bulunduğuna dair pek çok da bilgi var.
“Bu nasıl bir iş, siz ne yapmaya çalışıyorsunuz?” diye sorulduğunda da kıvırıp duruyorlar.
Afrin’de Türkiye’ye karşı mevzilenen ve askerlerimizi vuran YPG-PKK ile el ele, kol kolalar. Üstelik, bunu saklamıyorlar. Zaten ortada saklanacak bir durum da yok. Türkiye düşmanı bu teröristleri onlar eğittiler. Tonlarca silah verip donattılar.
Şimdi de koruyup kollamak için seferber oluyorlar. Biz bu teröristleri vurdukça, “kaygılıyız” açıklamaları yapıyorlar. Afrin Harekatı’nı durdurmamız için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Neymiş, bu operasyon DEAŞ’la yürütülen mücadeleye zarar veriyormuş! Türkiye’nin öncelikle DEAŞ’a odaklanması gerekiyormuş!
Adeta hepimizle alay ediyorlar…
Mesele DEAŞ’la mücadele ise eğer, ABD bu konuda Türkiye’nin eline su dökemez. Fırat Kalkanı Harekâtı ile gösterdik biz bunu. Şehitler verdik, milyonlarca dolar para harcadık.
Peki ABD ne yaptı?..
DEAŞ’ı bahane edip, YPG-PKK’yı güçlendirdi. Onlara binlerce TIR silah yığdı. Türkiye’ye karşı mevziler hazırlamalarına destek verdi. Askerimize ve polisimize hain tuzaklar kurulmasına yardımcı oldu.
Yetmez, dahası da var: Rakka’da DEAŞ’lıların önlerini açıp, kaçmalarını sağlayan da biz değiliz. Bunu yapanlar kendileri.
Kimse kimseye hikâye anlatmasın…
Asıl, samimi olması ve oyun oynamayı bırakıp, DEAŞ’la mücadeleye odaklanması gereken Amerika’dır! Tabii ortada gerçekten DEAŞ diye bir örgüt kalmışsa!
***
Her şey apaçık ortada: ABD’nin “DEAŞ’la mücadele” dediği, aslında Türkiye’ye karşı oynanan bir oyundur. Düşmanca kurgulanan bir tuzaktır. Bizim PKK olarak bildiğimiz bölücü-terörist bir örgütün, farklı bir şekilde paketlenip önümüze konulmasıdır. Örtülü olarak yürütülen bir savaştır.
Bunu yapan da “Ben Türkiye’nin dostu ve müttefikiyim” diyen Amerika’dır.
Kendileri de farkında olmadan itiraf ediyorlar zaten: ABD Savunma Bakanı Jim Mattis, destekledikleri ve DSG adını verdikleri PKK’lıların bir bölümünün Türk Silahlı Kuvvetleri ile çarpışmak için Afrin’e kaydığını itiraf etti. Aynı ifadeleri Pentagon Sözcüsü Albay Robert Manning de kullandı.
Kimin beslemesi bunlar? Tabii ki Amerika’nın!
Kim eğitti bunları? Saklamıyorlar zaten, Amerika!
Ellerinde ne var? Amerika’nın verdiği silahlar!
Peki, nasıl bir dost bu Amerika, nasıl bir müttefik? Bunca gerçek ortadayken, bu “dostluk ve müttefiklik” yalanlarına kim inanır?
***
Şimdi tekrar başa dönüyor ve üzerine basa basa söylüyorum: Sürdürülemez, götürülemez ve yürüyemez bu iş! Şu an herkes her şeyi biliyor, herkes neyin ne olduğunun farkında, ama herkes rol yapıyor!
İyi güzel de ne zamana kadar?..
Böyle gider ve Amerika aynı tutumu devam ettirir ve değiştirmezse kopar bu ilişki. Çok uzun süre devam ettirilemez. Çünkü, rol yapmanın, olan biteni sineye çekmenin ve dayanmanın da bir sınırı var! Daha ne kadar vuruşup, sonra aynı masa etrafında toplanarak karşılıklı gülücükler dağıtmaya devam edeceğiz?..