Türkiye’nin yıllardır kiminle savaştığını anlamadan, bugün bölgemizde, Afrin’de yaşananları anlamak mümkün değildir. PKK ile yapılan mücadelenin, teröre karşı yürütülen operasyonların neyle ve kime karşı olduğunu durup düşünmek bilhassa 15 Temmuz’dan sonra, bunun yeni bir değerlendirmesini yapmak mecburiyetinde olunduğunun bilincinde olmak lazımdır.
“PKK terör yapılanmasının bilinen hikâyesine bakıldığı zaman yanıltıcı olan hususlar vardır. Bunlardan ilki PKK’yı kuranların başlangıçta Türk istihbaratının kullandığı elemanlar olduğu söylencesidir! İlk yanlış burada başlamaktadır. Başta cinayet örgütünün şefi olmak üzere, Türk istihbaratının kullandığı söylenen örgüt elemanlarını gerçekte kullananın GLADYO yapılanması olduğunu anlamak için özel istihbarat bilgisine gerek yoktur. NATO karargâhına bağlı olarak, birçok Avrupa ülkesinde bu karargâhın bulunduğu her yerde harekete geçen bu yapıyı anlatan birçok çalışma ve yayın vardır. Bunlara bakıldığında bu yapının o ülkelerin iç siyasetini vesayet altına almak, istikrarsızlaştırmak üzere, terör örgütlerinden mafyaya kadar her türlü unsuru kullandığı açıkça ortaya konulmuştur.”
TERÖRÜN ARKASI VAR!
Türkiye’de demokratik sürecin siyaset sahnesinde aktör haline getirdiği partileri, hükümetleri kontrol edemedikleri zaman, ordu içinde cuntaları oluşturup, illegal yapılar üzerinden çeşitli terör eylemleri yaparak müdahale şartlarını olgunlaştırdıktan sonra, onları harekete geçirip darbe yaptırdıkları artık bütün kanıtlarıyla bilinen bir konudur. Felç edilmiş veya sızılmış istihbarat birimlerinin, sivil siyasete demokratik güçlere karşı bu cuntalarla onların arkasındaki karanlık yapıyla işbirliği yaptığı, 27 Mayısçı militarist ideoloji içinde bütün bu işbirlikçiliği maskeleyen bir dil kullandıkları üzerinde de çokça durulmuştur. Üzerinde fazla durulmayan hususlardan biri ise bu yapının muhtelif ‘sol örgüt’ görünümünde kurdurduğu terör yapılarıdır.
GLADYO örgütlenmesi emperyalizmin en karanlık en kanlı operasyonlarını yürüten bir yapı olarak sol/sosyalist/devrim kavramlarını alfabenin muhtelif harfleriyle kudurdukları örgütlerin sağına soluna ilave ederek, kendilerini saklayacak bir yolu alabildiğine kullanırken, uzun yıllar ‘Türk sağı’ ve medyası bu işlerin arkasında Sovyetler Birliği’ni sorumlu göstermeye çalışmıştı!
“PKK, THKPC-Acilciler örgütü gibi daha birçok illegal örgüt 1980’lere kadar aslında bu yapının, GLADYO’nün Türkiye’ye karşı muhtelif sabotajlarda, cinayetlerde kullandığı operasyonel aparatlardır. İşin ilginç tarafı bu karanlık merkez, sadece Türkiye’nin askeri veya istihbarat unsurlarından devşirdikleriyle yetinmeyip ‘bölgesel servislerden devşirdiklerini’ de işin içine katmışlardır. PKK’nın Suriye’ye yerleştirilmesi orada eğitim kampları kurup 80’lerin ortasından itibaren düzenli saldırıya geçmesi ile Suriye’nin yani BAAS’ın istihbaratında askeri rütbeli THKPC-Acilcilerin elemanlarının aynı hedefe, Türkiye yönelmesi tesadüf müdür?”
KOMPLO MU DEDİNİZ?
Doksanlı yıllar boyunca terör operasyonları yapan askerlerin anlattığı o ‘tam örgütü bitiriyorduk durun dediler’ veya ‘adamları teslim alıyorduk taktik gereği bırakınız dediler’ türünden açıklamalar, Suriye’de askeri ataşe olarak çalışan bir subayın Şam’da çalıştığı ofisin asansöründe cinayet örgütünün şefiyle karşılaşmasını anlatması (muhtemelen işin farkında değildi) ve ‘ne yapacağını bilemediğini’ söylemesi neyin nesidir? Sahi 15 Temmuz’da ne olmuştu?
“Şam’da aynı ofisi veya aynı binada farklı ofisleri kullanmak kimin aklıdır? Uzatmayalım, PKK/PYD’yi bugün açıkça destekleyenler o yapıyı yıllarca ‘bölgenin istihbarat örgütleri ve askeri yapılarının’ kucaklarında büyütenler, bugün artık saklamaya ihtiyaçları kalmadığı için açıkça sahiplenerek, başta Türkiye, Suriye, İran olmak üzere herkese karşı kullanacak yeni bir yapıya dönüştürmek istemektedirler. Yıllardır kiminle savaşıyoruz dersiniz?”