FETÖ terör yapılanmasıyla mücadelede KHK’nın tarihi bir rol oynadığı tartışılmayacak kadar açıktır. Bugün bir mağduriyet edebiyatı üzerinden şurada burada yapılan ‘yanlışları’ ileri sürerek FETÖ hatta PKK/PYD terör örgütlerine karşı mücadeleyi zaafa uğratacak yanlışlara asla izin vermemek gerekir, çünkü mücadele bitmemiştir. Uygulamalarda ortaya çıkan yanlışların düzeltilmesi yolunun açık olduğunu bile bile bunu yapmak ya kötü niyetli olmaktır ya da en azından yaşanılan sürecin vahametini kavrayamamak demektir. Bu süreçte yapılan yanlışların giderilmesinin yolu açıktır çünkü Türkiye, ‘faşizan cemaat cuntasının’ darbe girişimiyle hukuk devletinin sınırları içinde mücadelesini sürdürmektedir ve Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı da dâhil hukuk süreçleri işlemektedir.
15 Temmuz ihanetine karşı Türk milletinin yediden yetmişe verdiği mücadelede devlet çok önemli iki adım atmıştır. Bunlardan birincisi, Olağanüstü Hal uygulaması; diğeri, Kanun Hükmünde Kararnamelerle terör yapılanmasının tasfiye edilmesi sürecinin başlatılmasıdır.
FAŞİZAN CEMAAT
Bu iki müessese de ‘Demokratik Hukuk Devletinin’ anti demokratik müdahalelere, faşizan darbe girişimlerine karşı kendisini ve toplumu koruma araçlarıdır. Türkiye, üzerinde bu kadar kapsamlı çalışılmış, GLADYO yapılanmasının denetiminde faşizan cemaat vasıtasıyla harekete geçirilmiş bir askeri darbeyi çökerttikten sonra basiretli bir şekilde ‘sıkıyönetim’ ilan etmeyerek onun yerine sivil yönetimin denetiminde OHAL uygulamasıyla darbe girişiminin unsurlarına karşı büyük bir mücadele başlatmış ve ‘Kanun Hükmünde Kararnamelerle’ başta devlet içindeki unsurlar olmak üzere örgütün belini kırmıştır.
O günleri ayrıntılı bir şekilde inceleyenler görecektir; TBMM’de o şartlarda bile sıkıyönetim ilan edilmesini talep edenler olmuştur. Bunun doğrudan doğruya darbe mekanizmasının yeniden harekete geçmesi demek olduğunu, daha sonra peyderpey tasfiye edilecek olan orduda kalan örgüt mensupları vasıtasıyla ikinci bir darbe girişimine zemin hazırlamak olacağını görememek nasıl bir körlüktür. Bu bakımdan Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece darbe gecesi değil, 15 Temmuz’dan sonra da sürecin doğru yürütülmesinde dirayetli bir devlet yönetimi ortaya koyarak bütün bu ihtimalleri ortadan kaldırmış bulunmaktadır.
MAĞDURİYET EDEBİYATI
Yürütülen mücadelenin kapsamı, cesameti düşünüldüğünde, başta ordu ve adalet, içişleri teşkilatları olmak üzere, devlet kurumunun bu kadar tahrip edildiği bir ortamda uygulamada bazı haksızlıkları olması bazı mağduriyetlerin yaşanması mümkün olabilecek olaylarken bunlardan kalkarak devletin bu aşağılık terör yapılanmasına, GLADYO’nun cemaatine karşı yürüttüğü mücadeleyi gölgelemeye çalışmak her şeyden önce 251şehidin ruhlarını incitecek, binlerce gaziye karşı saygısızlık olacaktır.
Mağduriyet edebiyatını, bu süreçte mağdur olanlardan çok örgütlü bir biçimde FETÖ çevrelerinin bir kampanyaya dönüştürdüğünü asla unutmamak gerekir. Dahası kavganın devam ettiğini ‘Türkiye’nin yönetiminin Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülke olduğunu’ söyleyenlerle karşı her cephede dişe diş bir mücadele verildiğinin bilinciyle hareket etmek lazımdır.