Türkiye ekonomisine yönelik başlatılan operasyona ve ekonominin bünyesel sorunlarına karşı verilen mücadele devam ediyor. Meseleyi, bu sürecin krizle sonuçlanmasını isteyenlerle, buradan yapısal bir dönüşümü başararak istikrar içinde yeniden büyümeyi savunanların karşı karşıya geldiği bir durum diye tanımlamak da mümkündür.
Döviz fiyatları üzerinden başlayan dalgalanmalara karşı ekonominin hem üretimden gelen hem toplumsal yapıya dayanan önemli imkanlarının olduğunun altını çizmek gerekir. Türk ekonomisinin üretim gücü, sanayinin ve küçük ve orta ölçekli kuruluşların ileri teknoloji transferine duyarlı yapısı, ara malı üretiminde ithalata bağımlı ilişkileri, ihracat dönüştürecek dinamizme sahip olduğunu, kısa sürede ortaya koymuş bulunmaktadır. Ekonomi yönetiminin bu dönüşümü destekleyici siyaseti, takip ettiği yeni yaklaşım, ‘ihracata dayalı büyümenin’ sadece bir arzu değil, rasyonel bir politika olduğunu göstermektedir.
EMEĞİN GÜCÜ
Bu sorunları aşma konusunda toplumsal yapıdan gelen imkânlar ise, yetişmiş insan gücü başta olmak üzere toplumsal emeğin niteliği, işçi kültürü, işçi örgütlerinde, özellikle Türk-İş başta olmak üzere sendikalardaki sorumluluk anlayışıdır. Emeğin üretim sürecindeki gücünü ekonominin büyümesine entegre etmeden, bilhassa dışardan gelen açık saldırılara karşı birlikte hareket etmeden sorunların çözülmesi mümkün değildir.
Geçtiğimiz hafta ITUC (Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu) Genel Sekreteri Sharan Burrow Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay Beye, Türkiye’de yürütülen asgari ücret pazarlığında gösterdiği mücadeleden dolayı bir tebrik ve dayanışma mesajı gönderdi. Asgari ücretin, insan onuruna yakışır bir işin, çalışmanın temeli olduğunu ve bununda adil gelir dağılımını sağlamada hareket noktası teşkil ettiği mesajını veren ITUC Genel Sekreteri ‘sosyal huzursuzluğu asgari ücret güvencesinden yoksun olmanın neticesi’ olarak değerlendirmektedir.
Asgari ücret meselesi sosyal açıdan önemli olduğu kadar, ekonomik gelişme bakımından da fonksiyonları olan bir düzenlemedir. Asgari ücretin sadece asgari ücret seviyesinde ücret alanları ilgilendirmediği bütün ücret türü kazanç elde edenlerin gelirlerini etkilediği gibi, ekonomide talebi canlandıran krizin derinleşmesini bekleyenlere karşı üretim çarklarını döndüren bir etkisinin olduğu da bilinmektedir. Daha önemli bir ekonomik netice ise, bilhassa özel sektörde emek/ücret-verimlilik ilişkisini hızlandıran bir etki yaratmasıdır.
DEMOKRASİYİ SAVUNMAK
Bu bakımdan asgari ücret müzakereleri sürecinde sorumlu sosyal mücadele yaklaşımını benimseyen Türk-İş Genel Başkanı Atalay’ın tavrıyla, Çalışma Bakanlığı başta olmak üzere Devletin tavrının dolardaki dalgalanmalara rağmen asgari ücrette reel olarak ciddi bir rakamda uzlaşması, ekonomideki sorunları aşma konusunda gerekli olan dayanışma anlayışının ifadesi olarak görmek gerekir.
Türkiye’de demokrasi mücadelesinde ön saflarda yer alan, 15 Temmuzda meydanlarda yürüyen Türk-İş topluluğunun 28 Şubattan bugüne demokrasi konusunda elde ettiği kazanımların sosyal sorumluluk anlayışıyla bütünleşince nasıl bir güç olduğu böylece ortaya çıkmıştır. Türkiye’ye saldıranların, ekonomik operasyon çekenlerin karşısında kimleri bulacağı açıktır.