ABD’nin Suriye’de ne yapmak istediğini artık anlamayan yoktur fakat bugün Türkiye karşısındaki çelişkili tutumu oldukça sorunludur; çünkü bir taraftan terör örgütüne doğrudan silah verip onun neredeyse düzenli bir ordu haline gelmesinin şartlarını hazırlarken, diğer taraftan da Türkiye ile işbirliği içindeymiş gibi davranmaktadır. Aslında Türkiye, İran Rusya arasında Suriye’nin toprak bütünlüğünün vazgeçilmezliği konusundaki mutabakat ABD’nin uygulamaya çalıştığı planı bozacak bir potansiyeli ortaya koymuş bulunmaktadır.
Dünya sisteminin yaşadığı krizin temel sebebi, kalkınmış ülkelerin dünya üzerindeki bilhassa ekonomik hegemonyasının hızla kaybolmaya başlamasıdır. Peki, ne oluyor diye bakıldığında son otuz-kırk yıl içinde Uzakdoğu’dan Asya’ya, oradan Ortadoğu’ya kadar dünyanın birçok yerinde gelişmekte olan ülkelerin hızla yükseldiğini görmek mümkündür. Dünya Bankası’nın verilerine göre G7’nin 1970’lerdeki ağırlığı %65’e yaklaşırken bu oran küresel süreçte % 40’lara gerilemiş bulunmaktadır ki düşüş devam etmektedir.
KONUM KAYBI
Peki, bu durum neyi ifade etmektedir? Bu sorunu en fazla hisseden ülke elbette ki dünya siteminin patronaj koltuğunda oturan ABD’dir ve bunu değiştirmek üzere harekete geçen ülkelerin başında da o vardır. Sorun ABD’ni bu konum kaybını kapatmak üzere başvurduğu daha doğrusu takip ettiği strateji ve onun araçlarında yatmaktadır. ABD’nin küresel eğilimlerin temel dinamiklerine rağmen geleneksel emperyalist stratejiye dayanarak yaptığı müdahalelerle kendi konumunu tahkim etme arayışı yanlıştır. Bu strateji nedir? Ortadoğu’da çatışma alanları oluşturup, müdahaleler yaparak ülkeleri bölmek, Asya’da başta Afganistan’a, Irak’a yaptığı gibi ülkelere girmek veya dolaylı müdahaleler yapmak.
ABD’nin Ortadoğu stratejisinin temeli, mevcut devlet yapılarının kontrol altına alınması, alınamıyorsa Mısır’da olduğu gibi askeri müdahalelerle kendilerine bağlı yönetim yapıları kurularak, bilhassa demokratikleşmelerine fırsat vermeyerek, kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmelerini sağlamaya dayanmaktadır. Bundan sonra sıra yapılacak operasyonlara gelmektedir ki burada hedef ülkelerin etnik dinsel ya da mezhepsel esaslara göre bölünmesi, coğrafyadaki siyasi sınırların yeniden çizilmesidir.
DANSIN SONU
Önce sadece tek bir Amerika olmadığını belirtmek gerekir fakat bugün bölgemizde etkin olan Amerika’nın geleneksel emperyalist stratejiyi uygulayan unsurlardan oluştuğunu söylemek mümkündür; zira bütünüyle ülkeleri istikrarsızlaştırma, iç savaş hazırlama ya da doğrudan askeri müdahale araçlarını kullanan bu stratejinin başarısız olması durumundaki bu kaçınılmaz görünmektedir, o zaman diğer Amerikaların pozisyonunun güçlenmesini beklemek gerekecektir.
Burada önemli olan ABD’ni bu militarist/emperyalist stratejisinin yaratacağı küresel istikrarsızlıklara gitmeden bu anlayıştaki yaklaşımı savunanların tasfiye edilmesidir. NEOCON strateji Siyonizm’e katkı yapabilir fakat dünya barışını tahrip ettiği kadar ABD’nin dünya sitemi içindeki konum kaybını daha da hızlandıracak sonuçlara yol açacaktır. Terörle dansın maliyeti ağır olur.