B.
İlkin, Azapkapı'da bir binanın yıpranmış sıvasında okudum. Öfkelendim.
Sonra Şişli'de daha modern bir binanın üzerinde okudum. Anlam veremedim.
Şimdilerde İstanbul'un dört bir yanında seyr-ü sefer eden otobüslerin üzerinde okuyorum.
"ÖZÜR MÖZÜR DİLEMİYORUZ" diye haykırıyor silüeti silik liseli gençler.
İyi halt ediyorsunuz. Biz sizden farklı olarak mütemadiyen özür diliyoruz!
Özür dilemeyi zül addeden, nasıl af dileneceğini dahi bilmeyen bir nesil meydana getirmek istiyorsunuz.
Anlıyoruz.
İlk defa bir öğrencimden işitmiştim, tüylerim diken diken olmuştu "Özür dilemek erdemliktir, özür dilerim" demişti. Sonra fark ettim ki bu söz habis bir ur gibi yayılmış, herkesin diline pelesenk olmuş.
Hangi Türkçe bilmez uydurdu bilmem, alakadar da olmam; alakamı asıl celbeden, özür dilerken dahi üsttencilik pozlarına sokması insanı.
"Erdemlik"miş.... Serapa cehalet!
Özür dileyen insan muhatabının önünde eğilir, içinde bir sızı hisseder, mahcup olur. O hissiyat ile meşbu değilseniz eğer, özür diliyor değilsinizdir.
Erdemli adam şovu yaparak özür dilenmez! Bu, özür dilemenin yüz seksen derece zıddı bir tutumdur.
Egonun kulu olmayı kendilerine hedef olarak sunduğunuz ve bu sebeple özür dilemeyi bu kadar rezilce yapmayı adet haline getirmelerini sağladığınız gençlere bir de "özür mözür dilemiyoruz" sözünü slogan olarak sunuyorsunuz. Sahi siz kimsiniz?
Biz inadına özür diliyoruz. Dilemeyi tavsiye ediyoruz. Evlatlarınıza özür dilemeyi öğretiniz. Yoksa Lütfü Türkkan gibi, Meral Akşener gibi çocuklarınız olur. Özür dilemeyi beceremez görgüsüzmüş" derler.
Bu vesileyle son günlerde karşıma çıkan ve bana dilemem gereken özürleri hatırlatan iki hadiseyi zikretmek isterim:
Hermine Hanım'ın zatında tüm incittiklerimizden
13 yılın ardından AKM'ye konser dinlemeye gitmiştim, büyük heyecan içindeydim. Yerimi aldım küçük salonda. Yanımda oturan üç hanımın aksi bakışlarını yakaladım derken. Henüz konser başlamamıştı. Derken hemen yanımda oturan hanım "Taceddin misin sen? " dedi. "Buyurun" dedim. Altmış yaşlarında aydınlık yüzlü bir Ermeni hanımefendisi. Sürekli Yirmidört TV izliyormuş. Erdoğan'a ve ülkemizin selametine inancı mucibince mütemadiyen dua ediyor. Kısa süreli mülakatımızda dilinden hayır dua düşmediğine şahit oldum Hermine Mısır Hanım'ın. Meğer günlerden bir gün incitmişiz Hermine Hanım'ı. Günün Manşetinde "gâvur" demişiz bir vesileyle. Elbette gayrimüslim vatandaşlarımızı kastetmedik; kastettiğimiz, suretâ bizden olanların fiiliydi. Fakat "sizi kastetmedik" demek kâfi gelmiyor. Bu sözün bir kullanımı var. İster istemez alınıyorlar. Yürekleri bizimle atarken, biz bizden uzağa düşürüyoruz hislerini. Ayıp ediyoruz. Bu vesileyle Hermine Hanım'ın şahsında, istemeden incittiğimiz gayrimüslim ahbabımızdan şahsım ve dostlarım namına özür dilerim. Ağzımızdan çıkanı bundan sonra kulağımız biraz daha dikkatle duyacak.
Gökhan'ı hatırlatın
Sayıları giderek artan motokuryeler zaman zaman sinirimi bozuyor. Kaldırımda yürürken üstüme üstüme gelen, araba sürerken vehleten önümde biten bir motor görmekten bizarım. Her neyse, en fazla söylenip duruyorum kendi kendime. Tan ettiğim yok. Derken Gökhan ile tanıştım sokak ortasında. Birkaç aydır sokakta yaşıyormuş. Ayvansaray'daki yetiştirme yurdunda büyümüş, kimi kimsesi yok. Bir motosiklet ehliyeti varmış; onunla tutunmuş hayata. Bir restoranda motokurye olarak çalışmış. O restoranda yatıp kalkıyormuş. Derken bir akşam bir keratalık yapmış ve ehliyetini kaybetmiş. Gökhan sadece ehliyetini kaybetmemiş, işini ve yatacak yerini de kaybetmiş. Meğer Gökhan hayata o motosiklet ile tutunuyormuş. Motosikletin gitmesi ile birlikte hayatı da pare pare olmuş. Her neyse, bir şeyler vermek istedim, gururlu çocuk almadı. Cep telefonu yok, sosyal medya bilmiyor. Ne o beni takip etti ne ben onu. Hiçbir şey bırakamadık birbirimize yadigâr ama ben motosiklete bir anlam yüklemiş oldum. Ayrıldık birbirimizden. O gün nadim oldum motokuryelere kızmaya. Bugüne kadar kızdıklarımdan da özür dilerim. Kim bilir bindiği sadece motor mudur yoksa hayatını heybesine yüklediği bir merkep midir o kızdığım zatın? Bir daha kızacak olursam bana Gökhan'ı hatırlatın. Özür dilerim.