Eğer başbakanlarımız, bakanlarımız asılmasa, çok partili parlamenter sisteme geçişimiz darbelerle akamete uğratılmasaydı, millet iradesi, oluşan krizlere sandıkta çözüm bulacak, insanlar seküler veya dini gettolarına çekilmeyecek, kamusal alan daha sağlıklı bir şekilde tezahür edecekti.
Devleti güçlü kılmanın yagane yolu, onu çoğulcu bir şekilde millet iradesine inşa ettirmektir. Milleti ile yabancılaşan bir devlet her daim müdahalelere açıktır. Operasyonlara uğrar; hatta bu durumu iştah kabartır.
Eğer son 15 yıllık millet devlet kucaklaşması yaşanmasa, Sayın Erdoğan’ın liderliğinde bir barışma süreci olmasa idi, biz 15 Temmuz işgal denemesini atlatabilir miydik?
Mısır atlatamadı. Hali ortada. Yakaladığımız büyük bir şanstır. Öyle ki, ölümün kıyısından döndükten hemen sonra, TSK Cerablus’a girdi, El Bab’a yöneldi. Çünkü Türkiye’nin idam sehpası orada kurulmak isteniyor.
Esasen, anayasa değişikliğinin 15 Temmuz’dan sonraya gelmesi de çok anlaşılır. FETÖ, devletin bu zaaflı durumunu, oluşan çatlakları kullanarak buralara yerleşti. İlan edilmemiş bir üçüncü dünya savaşı yaşarken, 1250 kilometre sınırımızın ötesinde 62 devlet at oynatır, kartlar yeniden dağıtılırken, Sevr haritaları yeniden önümüze konurken, evin içini hızla derleyip toparlamak siyaset üstü bir meseledir.
Sistem sorunu da bu meselenin göbeğindedir. Çift başlılık ve kriz potansiyelleri asgariye indirilmiş, demokratik, etkin ve hızlı bir hükümet modeli, bugün gerçekleştirilmeyecekse, ne zaman olacak bu iş?
Sayın Bahçeli, böyle bir sorumluluğu alarak süreci başlatan açıklamasını ekim ayında yaptı. Tabanları yüzde atmışı geçen iki parti, müzakereler yoluyla bir metinde mutabakat sağladı. Sayın Yıldırım, CHP liderine sürece katılması için çağrıda bulundu. Sayın Bahçeli de aynı çağrıyı yineledi. Modele karşı olunsa dahi, eleştiri ve katkılarıyla taslağı etkileyebilecekken, CHP lideri “kandan” bahsetti, “yüzde 98’le de kabul edilse tanımayız” dedi.
Tanımadığınız nedir? Millet iradesi… AK Parti TBMM’de 367’yi bulsa dahi bu değişikliği halkın onayına götüreceğini ifade ettikten sonra, milletin kararına karşı çıkmak kimin haddine?
Kaldı ki, anayasalara kutsal metin muamalesi yapmak doğru değildir. Mükemmel metin yoktur. Zaman içerisinde ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar veya aksaklıklar gündem oluşturur. Buna göre başka değişiklikler yapılabilir. Üzerinde tartışma olmayan konu, rejimin özellikleri, üniter ve laik yapıdır.
Bizler de 1922’den beri yeni bir yolculuk yapıyoruz. Kendimize dair müsbet/menfi bir hikayemiz var ve bizi belirleyen de bu hikayedir. Bu hikaye millet tarafından yazıldığı müddetçe sorun yoktur. Sorun, dış müdahaleler ve vesayetçi girişimlerdir. Ancak bunları da millet zaman içerisinde aşmıştır. Bugün de yapmaya çalıştığımız şey, millete giderek vesayetçi müdahalelerin izlerinden kurtulmaya çalışmaktır.
“Rejim değişiyor, federasyon geliyor, Meclis kapatılıyor” gibi yüksek volümlü itirazların hiçbir gerekçesi yok; art niyetle veya bilgi eksikliği ile yapılıyor. Ne AK Parti, ne de MHP böyle bir sürecin içinde olur. Bunu söyleyen CHP önce kendi tutumuna baksın. Millete güvenen yanılmaz. Başka yerlere umut bağlayanları da bu millet tanır ve gereken cevabı onlara verir. Belki de bu yüzden değişikliğe karşı çıkıyorlardır.