Şaka gibi bir figürle karşı karşıyayız. Kılıçdaroğlu, önce TBMM’de milletin önüne çıktı. “İşte belgeler” diye birtakım kağıtlar salladı. Bunların yurtdışına gönderilen paraların dekontları olduğunu iddia etti. Büyük bir skandal yakalayan hafiye edasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istifasını istedi.
Sonra, yurtdışına giden bir kuruş para olmadığı ortaya çıktı. Kılıçdaroğlu, bu defa da CHP’nin basına kapalı Parti Meclisi toplantısında “bu daha vahim” dedi:
-Yurtdışından para gelmiş.
Şimdi soruyorum: Bu kadar ucuz bir siyaset, böyle bir parti başkanı olur mu?
Önce “yurtdışına para gitmiş” diyor. Sonra “yok hayır gelmiş” değerlendirmesini yapıyor. “Doğrusu ne, o elindekileri ver de bir de biz bakalım” diyenler karşısında da “vermem” diye direniyor.
Şaka gibi!
Bütün bunlar yaşanırken, CHP Sözcüsü Bülent Tezcan ise “Neden o belgeleri savcılığa vermiyorsunuz?” diye soran gazetecilere şu cevabı veriyor:
-Savcılığa neden gidelim? Sayın Genel Başkan “suçtur” ya da “değildir” diye bir şey söylemedi.
Haydi bakalım, şimdi çıkın işin içinden çıkabilirseniz!.. Ortada bir suç yoksa Kılıçdaroğlu niye ortalığı ayağa kaldırdı? Niçin partisinin Meclis Grubu’nda bağırıp çağırdı? Neden o şovu yaptı? Şakşakçıları da hangi gerekçeye dayanarak “Erdoğan istifa” diye bağırdı?
Gerçekten şaka gibi!
hhh
Şimdi, “Kılıçdaroğlu bu, yapar, yadırgamayız” diyebilirsiniz. Haksız da sayılmazsınız, Kılıçdaroğlu bu, yapar mı yapar…
Yıllar, yıllar önce de Mehmet Özhaseki’yi “Büyük bir yolsuzluk şebekesinin başı” ilan etti. Özhaseki, o günlerde Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yapıyordu. Henüz milletvekili ve bakan olmamıştı. Bu ağır suçlama karşısında hem yargıyla başvurdu, hem de CHP Genel Başkanı’na “yalan makinesi” adını taktı.
Ve yargıda bir savaş başladı…
Kemal Bey, “Özhaseki bana hakaret ediyor” iddiasıyla Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Yapılan inceleme sonucunda Kemal Kılıçdaroğlu için söylenen “yalan makinesi” ifadesinin suç olmadığı değerlendirildi. Özhaseki hakkında “takipsizlik kararı” verildi.
Kılıçdaroğlu itiraz etti…
Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu kararını, yetkili mahkeme olan Boğazlıyan Ağır Ceza Mahkemesi’ne götürdü. Dosya bir de orada incelendi. Boğazlıyan Ağır Ceza Mahkemesi de Kılıçdaroğlu için sarf edilen “yalan makinesi” ifadesinin suç olmadığı hükmüne vardı. Kemal Bey’in yaptığı itirazı reddetti. Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın verdiği kararı onadı.
Şimdi elde emsal bir karar var. Kemal Kılıçdaroğlu’na “yalan makinesi” demek suç değil! Sadece o kadarla kalsa iyi. O karara bakılırsa, Özhaseki’nin Kılıçdaroğlu için sarf ettiği “İftira ediyor, yalan söylüyor, çamur atıyor” sözleri de suç unsuru taşımıyor.
Yargı, hakkında böyle bir karar verdiğine göre, elbette sizler de “Kılıçdaroğlu bu, yapar mı yapar” diyebilirsiniz!
hhh
Üstelik yargı bu kararı alırken, Özhaseki “Bu sözler bana ait değildir” demedi. Tam tersine, savunmasını yaparken, “Bizim dilimizde iftira atana ‘müfteri’, yalan söyleyene de ‘yalancı’ denir” ifadesini kullandı.
Bu tür davalarda alışık olduğumuz üzere, “Suç işleme kastım yoktur, sözlerimde suç unsuru bulunmamaktadır, sadece eleştiri hakkımı kullandım” gibi bir savunma içine girmedi. Açık ve net bir dille “Evet, Kılıçdaroğlu için ben bu sözleri söyledim, tamamı bana aittir” dedi.
Yargı da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili olarak pek çok kişi tarafından bilinmeyen bu tarihi kararı aldı. Altını çizmek isterim, bu kesinleşmiş bir karardır. Adliye arşivinde duruyor.
Yargı vermiş hükmünü…
Daha ne diyeyim ben?