1
İnsanlık tarihinin çok özel bir anında; gözle görülmeyen bir virüsün bütün dünyayı önünde diz çöktürdüğü bir dönemde; daha şimdiden genelde dünyanın, özelde tek tek kimi ülkelerin ve devletlerin salgından önceki halinden farklı bir mecraya akacağı konuşulurken; salgından mütevellit kaos ve kargaşa içindeki dünyada Türkiye’nin daha şimdiden bu süreçten karlı çıkacağının tartışıldığı bir düzlemde;
Ayasofya’nın yeniden camiye çevrilme tartışmasının başlamasına güne uygun olarak farklı bir açıdan bakabilir miyiz diye sorduk kendi kendimize…
2
Şüphe yok ki bir çok çevrede açık edilen veya edilmeden virüs salgını kıyamet alameti olarak düşünülmüş, salgından yola çıkılarak dünyanın ve insanlığın sonuyla ilgili tezler ve görüşler serdedilmiştir.
3
Bilinmelidir ki; kimi Hristiyan ve Yahudi teologlara göre İstanbul hala Türkler/Müslümanlar tarafından fetih edilmemiştir. Çünkü İstanbul’un fethi savaşla değil sulh yoluyla olacaktır. Öyleyse şehrin sembolü sayılacağı konusunda kimsenin itirazı olmayacak/olmamış Ayasofya hala Hristiyani bir yapı ve müessesedir.
4
Hem Yahudi, hem Hristiyan, hem de kimi İslami kaynaklarda İstanbul’un Müslümanlarca fethedilmesi kıyametle irtibatlandırılmış, kıyamet alametlerinden bir alamet olarak değerlendirilmiştir.
Başta Yunanistan ve ABD olmak üzere Türkiye’nin Ayasofya’yı artık cami olarak kullanma ihtimaline karşı verdiği aşırı tepkilere bir de bu yönüyle bakmakta yarar var.
Mümkündür ki elemanlar; Ayasofya’nın camiye dönüşmesini fethin nihayet gerçekleşmesi ve dolayısıyla kıyamet alameti olarak görüyor olabilirler.
5
İlgilileri için söylemek gerekir ki; kıymetli tarihçi Feridun M. Emecan’ın İstanbul’un fethiyle ilgili kitabının adı ‘Fetih ve Kıyamet 1453’tür.
Meraklıları oraya müracaatla bizim hatırlatma babında dile getirmeye çalıştıklarımızı ayrıntılarıyla okuyabilirler…