Hafta başından beri PR-halkla ilişkiler faaliyetleri kapsamında söz söylemek isteyen davetler düzenliyor, her yıl söylenenler tekrarlanıyor. Böylece kadına yönelik ne kadar duyarlı olduklarını eşe dosta kanıtlamış oluyorlar.
Eşe dosta diyorum, konuşanlar her sene aynı, dinleyenler de üç aşağı beş yukarı aynı.
Bir de bilumum mağazalardan gelen mesajlar var ki, evlere şenlik. Dünya Kadınlar Günü’ne özel şu ürünlerde şu kadar indirim yapıyorlarmış. Sanki dünya emekçi kadınlar günü değil, alışveriş festivali.
O alışveriş mesajlarını okudukça gözümde, 23 Nisan’da bir çocuğun sembolik başbakanlık koltuğuna oturtulması gibi bir kadının oturması beliriveriyor.
Hoş bir ara bazı gazete yöneticileri 23 Nisan çocuğu gibi kadın meslektaşlara 1’inci sayfa yaptırır, bundan da övünç duyardı. Neyse ki o saçmalıktan vazgeçtiler.
Önceki gün Mustafa Koç ile birlikte ‘erkeklerin şiddete karşı duyarlılığını artırmak için’ hayata geçirdikleri kampanyanın toplantısında BM Kadın Birimi Avrupa Ve Orta Asya Direktörü ve Türkiye Temsilcisi Ingibjorg Gisladottir şöyle diyordu:
“Özgecan Aslan olayından sonra bizler Türkiye'de kadına yönelik şiddete hayır diyen kadınların sokaklardaki gösterilerine katılan, onlarla dayanışma gösteren erkeklerin sayısında artış görmeye başladık."
Türkiye okumalarını da değiştirmeleri gerektiğini önereceğim sadece. Zaten duyarlılığı olan erkekler vahşi bir cinayete karşı kadınlarla birlikte sokağa çıktı. Yoksa toplumda bir devrim yaşanmadı. Aksi olsa Özgecan’dan sonra her gün en az iki kadın daha öldürülmeye devam edilmezdi.
Kampanyalar da evlere şenlik, kadınlar gününde dans etme modası ithal edilmişti, şimdi de duyarlılığı geliştirmek için dizi oyuncusu, şarkıcılar ekrana çıkıp tavsiyede bulunacakmış. Eminim polisler evi ablukaya almışken, sevgilisini öldürüp, saatlerce kapıyı açmaya direnen canavar gibileri çok etkilenir.
Güler Sabancı: Bizim kadın meselemiz var
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, dün Sabancı çalışanı kadınlara seslendi. Basına kapalı toplantıda söyleyeceklerinin özünü geçen hafta Gaziantep seyahatimizde anlattı:
“Melsa Ararat, 1715 beyaz yakalı kadın ile anket yapmış. Beyaz yakalı yani genel müdür, müdür, müdür yardımcısı, yönetici kadınlar. Ve kadınların yüzde 75’i diyor ki, fiziksel ve psikolojik şiddet gördüm. Bizim kadın meselemiz var.”
Güler Sabancı’nın söz ettiği, Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat’ın ‘Yakın İlişkide Şiddetin Beyaz Yakalı Kadın Çalışanlara ve İşletmeye Etkisi Araştırma Raporu.’
Çalışan kadınların yüzde 40’ı psikolojik-duygusal şiddete, yüzde 35’i sosyal şiddete, yüzde 17’si ekonomik şiddete ve yüzde 8’i fiziksel şiddete maruz kalıyor.
Burası sözün bittiği yer. Kadının şiddet görmesini engellemek için ‘kendi ayaklarının üstünde durması’ gerektiğini savunanlara karşı, bu oranları ortaya koymak gerekiyor. Beyaz yakalı, yönetici kadından daha fazla ayağı sağlam basan var mı? Onlar da şiddet görüyor. Her şeye sil baştan başlamak gerekiyor.