Ak Parti, adaylarının büyük bölümünü açıkladı. İstanbul dahil, henüz kamuoyuyla paylaşılmayan illerin adaylarının bazıları da belli gibi. Muhtemelen birkaç gün içinde onlar da ilan edilecek. Muhalefetin ise üç büyük il başkan adayları henüz ortalıkta yok. Pazarlıklar yapılıyor; isimler geliyor, isimler gidiyor…
Mesela Türkiye’nin Başkenti Ankara’yı ele alalım. İktidarın adayı açıklandı, Mehmet Özhaseki. Bana göre iktidarı ile muhalefeti ile açıklanan adaylar arasındaki en güçlü ve donanımlı isim:
Tam 5 dönem Kayseri’de belediye başkanlığı yapmış. Dile kolay, beş dönem! Görmediği, karşılaşmadığı ve çözüm aramadığı ya da bulmadığı bir problem kalmamış. Tecrübenin zirvesine çıkmış. “Başkanların üstadı” denilebilecek bir konuma yükselmiş.
Başaralı olmuş ki Kayseri seçmeni beş dönem seçmiş! Ayrıca, neler yaptığını görmek mümkün. Kayseri’nin durumu ortada!
Görevde bulunduğu dönem içinde her türlü saldırıya uğramış. CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından hedef tahtası seçilmiş. Meclis Kürsüsünden yöneltilen ağır bir yaylım ateşi altında kalmış.
Yargıya gitmiş, kendisine yöneltilen bütün saldırıları savuşturmuş, tazminatlar kazanmış. Bunları da vatandaşa sucuk-ekmek olarak dağıtmış.
Yetmez, bu kadarla da kalmamış…
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görevinde bulunmuş. Masanın bir başka tarafına geçmiş. Orada da ciddi tecrübe kazanmış.
Yine yetmez…
Özhaseki’nin arkasında, ayrıca bir de terörle mücadele ve terörün ortaya çıkardığı yaraları sarma hikâyesi var:
Eğer bugün hendek kalkışması yaşanan Doğu ve Güneydoğu’daki il ve ilçelerimizde modern şehirler yükselmişse, bunda en büyük pay Mehmet Özhaseki’nindir. Diyarbakır Sur’u, Şırnak’ı, Cizre’yi ve diğer pek çok şehri ayağa kaldıran isimdir Özhaseki. Mermilerin havada uçuştuğu çok sıkıntılı bir dönemde oralara koşmuş, hem terörle, hem de menfaat şebekeleriyle mücadele ederek bir başarı hikâyesi yazmıştır.
O hikâyenin nasıl sonuçlandığını bizzat giderek yerinde gördüm ben. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olarak da gurur duydum.
Özhaseki, işte bütün bunlar yüzünden başta Başkan Erdoğan olmak üzere, Ak Parti tarafından Türkiye’nin Başkenti Ankara’da adaylığa layık görülmüştür. O noktaya da paraşütle inmemiş, tırnaklarıyla kazıya kazıya kendi çabasıyla ulaşmıştır.
***
Bunları niye mi yazdım?..
Çünkü önümüzde bir yerel seçim var. Yerel seçimlerde de halk sandığa gider, iline, ilçesine en iyi hizmet edecek adayı belirler. O’na oy verir.
Kriter bu ise eğer, Ankara için “Banko Özhaseki” denilmesi gerekir!
Ama bakıyorum, Özhaseki’nin adını bile tartışma konusu yapanlar var. Üstelik, henüz karşısına aday olarak kimin çıkacağı belli olmamasına rağmen! Zaman zaman birtakım isimler ortaya atılıyor, “Şu çıkarsa şöyle olur, bu çakırsa böyle olur” türünden yorumlar yapılıyor. O isimlere bakıyorum, Özhaseki’nin binde biri kadar tecrübeleri ve seçmeni arkalarından sürükleyecek hiçbir başarı hikâyeleri yok.
Peki biz bunu niye yapıyoruz? Çünkü, at gözlüğü takıp, çevreye öyle bakıyoruz!...
“Emaneti ehline verin” düsturuyla değil, bambaşka hesaplarla hareket ediyoruz. Parti taassubu ile değerlendirmelerde bulunuyoruz. Genellikle de sırf bu yüzden kaybediyoruz. Önce baltayı kendi ayağımıza vuruyoruz. Canımız acıdıktan, gözümüzden yaş geldikten sonra da dövünmeye ve şikâyet etmeye başlıyoruz.
Bizim toplum olarak en büyük yanlış ve sıkıntılarımızdan biri de bu işte!
***
Sadece Ankara’da mı?..
Bütün Türkiye’de durum bu! Tartışmalara ve ortaya çıkan tabloya bakınca, “Adaletin batsın siyaset” diyesi geliyor insanın!
Oysa parti taassubunu bir kenara atsak… Aslanı tilkiye boğdurmasak… Hakkı, hak edene teslim etsek… Oylarımızı ona göre kullanabilsek…
Sonunda hem biz, hem de ülkemiz kazanacak. Çocuklarımız da gelecekte daha güzel şehirlerde yaşayacak. Çok da zor değil. Yapabiliriz, başarabiliriz biz bunu.