Sandıktan zayıf olduğu iddia edilen bir “Evet” çıkması, “Hayır”cı cephenin 2019 hesapları yapmasını hızlandırdı. Heveslendiler, ümitlendiler, iki yıl sonrasının seçimleri için şimdiden kolları sıvadılar bile.
Peki neyin ümidi bu, neyin hesabı? Elbette ki Erdoğan’ı devirmenin hesabı. Doğan grubu “yüzde 48.4’ün başkanı kim olsun” kampanyasını şimdiden başlattı.
Hem sağdan, hem soldan; hem muhafazakarlardan hem seküler çevrelerden; hem Türklerden, hem Kürtlerden; hem CHP’den hem AK Parti’den; hem FETÖ’den hem PKK’dan oy alacak, 2019’da Erdoğan’ı alt edecek bir isim arayışı peşindeler.
CHP de şimdiden iki yıl sonrasının seçimleri için çalışmaya başladı. Kemal Kılıçdaroğlu ve Deniz Baykal, tam saha presle 1-0’lık skorun tersine çevrilebileceğini düşünerek harekete geçtiler.
CHP’nin taktiği 2019’a kadar Erdoğan’ı yormak ve pozisyon vermeyerek hep savunmada kalmasını sağlamak.
2019 kampanyasının yönetici merkezi daha önce olduğu gibi yine Avrupa.
“Hayır” kampanyasının öncülüğünü de yapan Avrupa, Erdoğan aleyhindeki kara propaganda savaşını 2019’a kadar tırmandırarak devam ettirecek. Batı medyasının manşetlerini yine Erdoğan süsleyecek.
TIME, bu yılki sayısında Erdoğan’ı Can Dündar’a yazdırarak, Batı’nın Erdoğan’ı devirene kadar algı operasyonlarından vazgeçmeyeceğinin altını çizmiş oldu.
Batı’nın ve içerideki siyasi uzantılarının 2019 umutlarını besleyen, heveslerini artıran en önemli faktörlerden biri de AK Parti ve bu partinin seçmen tabanı.
AK Parti içinden ve tabandan bir kesimin Erdoğan’a yüz çevirmesini sağlamadıkları sürece 2019’da muvaffak olmaları mümkün değil, bunun farkındalar.
İstanbul (Üsküdar, Fatih, Eyüp) başta olmak üzere büyük şehirlerde AK Parti oylarında görülen eksilme iştahlarını artırdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı’nın saldırılarına karşı Cumhurbaşkanlığı sistemiyle milli iradeyi öne çıkararak Türkiye’yi güçlendirmeyi hesaplarken; Batı ve onun içerideki siyasi işbirlikçileri (CHP, HDP, FETÖ, PKK ittifakı) ile dirsek temasında olan AK Parti içindeki bir grup, 16 Nisan’daki zayıf olduğunu düşündükleri “Evet”e dayanarak, Erdoğan’ın bu çabalarını içeriden baltalamak için hareketleneceğinin işaretini veriyor.
Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığının “çantada keklik” olmadığını dile getiren bu çevreler, AK Parti içinden “yeni”, “alternatif” bir partinin çıkabileceği hesabı yapıyorlar. Zayıf “Evet”i görünce, “Yeni parti şöyle çıkar, kendi cumhurbaşkanı adayını belirler, diğer kesimin desteğini alır ve 2019’da cumhurbaşkanı olur, gerisini Erdoğan düşünsün artık” demeye başladılar.
Bu tür yazılar aynı zamanda Erdoğan’a, “Ya partiyi bize bırakırsın ya da partiyi böleriz” mesajı.
Erdoğan, devlet yönetimini güçlendirmeye, millet iradesini birleştirmeye çalışırken, anlaşılan 2019’a doğru, bu kez içeriden de “böleriz”, “ayrıştırırız” tehditlerine maruz kalacak.
AK Parti’den “yeni parti” çıkarmak, “alternatif” üretmek önce iktidarın bölünmesiyle sonra da ülkenin parçalanmasıyla sonuçlanır; ki “yeni parti” önerisini gündeme getirenlerin bunun farkında olması gerekir.
2019’a doğru yol alırken Türkiye’nin ana meselesi; devletin devamlılığı ve milletin birliği meselesi olmaya devam ediyor. Erdoğan ile iktidar çatışmasına girişmenin sonucu sanıldığı gibi “şık bir üsluba sahip”, “İngilizce bilen” birinin cumhurbaşkanlığı makamına gelip gitmesi olmayacak, aksine Türkiye’nin kazanması veya kaybetmesi olacaktır.
AK Parti’ye lazım olan 2019’a doğru parti içi birliği ve beraberliği pekiştirmek, kapsayıcı olmak, hatta başka partilerle yeni ittifaklar geliştirmek suretiyle toplumsal ve siyasal birliği hep ön planda tutmaktır. Başka türlü yaklaşımlar AK Parti'ye de, ülkeye de zarar verir.