• $32,381
  • 34,9823
  • 2326.15
  • 9068.75
1 Nisan 2013 Pazartesi 02:00 | Son Güncelleme:

Şimdi çözemezsek bölünürüz

Şimdi çözemezsek bölünürüz

Çözüm sürecine şu anda ne Türklerin ne de Kürtlerin tam destek verdiğini belirten AK Parti Diyarbakır eski Milletvekili İhsan Arslan şöyle diyor: "İki taraf da söylemlerine, davranışlarına dikkat etmeli. Karşı tarafın algısını, beklentilerini ciddiye almalı. Çözemezsek halklar çatışır ve bölünürüz. Hemen herkes de bu endişeyi taşıyor. O yüzden çözememe alternatifini hiç gündeme getirmeden selametle bu gemiyi yürütmeliyiz"

Satır arası...
Çözüm süreci olarak adlandırılan ve Abdullah Öcalan'ın bizzat muhatap alındığı süreç başladığından beri hem Türk hem Kürt tarafında bir tedirginlik olduğu sır değil. Her ne kadar "PKK'lılar nasıl çekilecek? Konu TBMM'ye gelecek mi? MHP ve CHP destek vermezse çözüm olur mu?" gibi konulara takılsak da aslında içine sosyoloji, toplum psikolojisi ve algı yönetiminin girdiği çok çetrefilli bir süreçten bahsediyoruz. Bu nedenle bölgeyi, PKK'yı, Kürtleri ve Türkleri iyi tanıyan çok önemli bir ismin görüşlerini sizlerle paylaşıyorum bu hafta: AK Parti Diyarbakır eski Milletvekili İhsan Arslan. Arslan bundan yıllar önce "Bu meselenin çözümü için Öcalan muhatap alınmalı ve Barzani'yle görüşülmeli" dediği için tepki çekmişti. Artık onun çok önceden önerdiği bir süreci test etme aşamasına geldiğimize göre, bu söyleşinin kıymeti daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum.

AK Parti Diyarbakır eski Milletvekili İhsan Arslan çözüm süreciyle ilgili AKŞAM'a oldukça çarpıcı değerlendirmeler yaptı:

- Geçmişte "Öcalan muhatap alınmalı" dediğiniz için hakkınızda soruşturma açılmıştı. Bugün geldiğimiz noktada artık çözüm sürecinde muhatap alınıyor, ne hissediyorsunuz?

Ben yaşamım itibarıyla hem Diyarbakır hem Ankaralıyım. Bu nedenle olaya Diyarbakır'dan da, Ankara'dan da bakabilen biriyim. 2009 seçimlerinde benim ve partimin tüm çalışmalarına rağmen BDP'nin yüzde 60'lara varan destek alması nedeniyle "Eğer çözüm isteniyorsa onların kaale alınması lazım" demiştim. Tavsiyemin doğru olduğunu beş yıl sonra hep birlikte yaşıyoruz. Bugün gelinen noktayı çok sevindirici buluyorum. Bence bu çözüm talebi ve kararlılığı iki tarafın yöneticilerinden ziyade; halkımızın iki tarafın yönetici kadrolarına yaptığı yoğun talep ve baskılarının sonucudur.

- İki taraf derken Türkler ve Kürtler mi kastettiğiniz?
Türkler ve Kürtler mi deriz, Kürtlerle devlet mi deriz... Evet, bunu demek istiyorum ben.

- Mevcut çözüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bugün devam eden süreç durup dururken olmadı. Oslo sürecinden sonra iki taraf da son veya sondan bir önceki kartını masaya koydu. Bir taraf öldürebileceği kadar militan öldürdü, diğer taraf da azami öldürülmeyi göze alarak alan hâkimiyet elde edebilmek için binlerce gencini ölüme gönderdi. İki taraf da bunca şiddet ve zayiatın taraflara ve sorunun çözümüne fayda sağlamadığını, kimsenin bir adım ileri gidemediğini bir kez daha kabullenmek zorunda kaldı. Süreç öncesinde devletin stratejisi şuydu: 1- Sorunu tek taraflı ben çözerim. 2-Sorunu uygun bulduğum zaman çözerim. 3-İstediğim/uygun bulduğum içerikte çözerim. 4-Sorunu istediğim muhatapla/halkla veya kimseyi muhatap almadan çözerim.

Buna karşılık Kürt /PKK tarafının stratejisi farklı ve şöyleydi: 1-Sorun ortak sorunumuzdur, tek taraflı çözemezsin. 2-Daha fazla bekleyemeyiz, hemen çözüm istiyoruz. 3-Sadece devletin uygun bulduğu içerikte değil, şartları birlikte/mutabakatla  çözeriz. 4-Sorun ancak, biz muhatap alınarak çözülebilir. Kanaatime göre; sorunun ortak olduğu, hemen çözülmesi gerektiği ve gerçek tarafın muhatap alınması konusunda mutabakata varılmıştır ve gelinen nokta sevindiricidir. Son olarak kapalı kapılar arkasında çözümün içeriği üzerine müzakere/pazarlık devam etmektedir. Hepimizin merak ettiği içeriğinin nasıl şekilleneceği ve ne kadar süreceğidir.

GÜVEN ZEDELENMİŞ

-  Diyarbakır'dan Ankara'ya yeni döndünüz. Nevruz sonrası şehirde hava nasıl? İnsanların beklentisi ne?
Bu nevruzun geçen yıllardan farklı, huzur içinde geçmiş olmasını çok takdir ediyorum ve mutluyum. En sevindirici olan Öcalan'ın mesajının insan odaklı, barış ve demokrasi isteyen, şiddeti dışlayan, silahların susmasını arzulayan ve bu huzuru bütün Türkiye halkı için isteyen bir içerikte olmasıydı. Bana sorarsanız, herkes önce sevindi, sonra da yavaş yavaş iki taraf halkının kendine göre endişeleri ortaya çıkmaya başladı. Diyarbakır'dan sonra bu intibayı edindim. Batı kesimi "Bir barışa doğru gidiliyor ama acaba devlet ne gibi tavizler verdi?" endişesini taşıyor. Kürt tarafının da iki endişesi var. Birincisi "Acaba Öcalan aklıselimiyle, kendi iradesiyle mi bu karara vardı?" İkincisi, Türkiye Devleti'nin daha önce attığı adımlardan geri atmışlığı var. Bu, Kürtlerde devlete karşı güvensizlik yarattı. Habur olayında gönüllü teslim olan insanların yargılanmayacakları taahhüdüne rağmen yargılanıp, ceza almaları gerçeği var. İtiraf ediyorum ki, halklarımız arasında, Türkler ve Kürtler arasında güven ortamı çok zedelenmiş...

YÜZDE 50'Sİ BİTTİ

-  Bu ifadeyle kastınız nedir?
Düne kadar sevgilerimizi, acılarımızı paylaştığımız, aynı ortak kutsal hedefi olan kesimler iken bugün maalesef birbirimizin acısına sevinenler var. Bu çok acıdır. Bu duygusal kopuştur ve çok tehlikelidir. Bu devam ettiği sürece birliktelik, beraber yaşama, birlikte gelecek inşa etme iddiamız zayıflar. Onun için hedef teorik, masa başında, kâğıtlar üzerinde barışı tesis etmek olmamalıdır sadece. Sürecin devam etmesi ve iyi sonuç vermesi için hem Batı hem Doğu kesimini tatmin edecek, endişelerini, kafalarındaki soruları giderecek çalışmalar yapılmalı. Bunda başarılı olduğumuz oranda bu ülkeye barışı getirebiliriz. Devletin tekrar Kürtleri öldürerek varacağı bir sonuç yok. Kürtlerin de Mehmetçik öldürerek varacakları bir yer yok. Şimdi çözme iradesinde mutabakat oldu ve devlet daha önce muhatap almadığı PKK'yı muhatap da kabul etti. Şimdi üçüncü basamak, yani anlaşmanın içeriğinin nasıl olacağı tartışılıyor. Bu inişli çıkışlı olacak ama bence işin yüzde ellisini aşmışız.

-  Öyle mi gerçekten?
Evet, öyle. Bundan sonra en mühim husus şu: İki taraf da konunun hassasiyetinin idrakinde olarak söylemlerine, davranışlarına dikkat etmeli. Karşı tarafın algısını, beklentilerini ciddiye almalılar. Provokasyonlara hazırlıklı ve tedbirli olmalılar. Halkın bu sürece inanmasını, güvenmesini, destek vermesini sağlamaya çalışmalılar. Şu anda tam olarak ne Kürt halkı ne de Türkiye'nin Batı kesimindeki halk süreci tam kavramış değil. O yüzden tam destek verdiğini iddia edemeyiz. Karşı çıkmıyor şu an, çünkü başka çaresi yok. Desteğe gelince, bazı endişeleri olsa bile AK Parti'nin tabanı destek veriyor, diğer kesimler destek vermiyor. İnsanlık tarihinde hiçbir doğruyu toplumun tamamının desteklediğine şahit olmamışız. Allah'tan gelen vahiy örneklerinde olduğu gibi... MHP buna karşı çıkabilir. Yeter ki, şiddete dönüşmesin, sokak hareketlerine inmesin. Bahçeli'nin Bursa konuşmasındaki o cümleyi yadırgıyorum, keşke söylemeseydi...

- CHP ve MHP'nin desteklemediği bir çözüm süreci başarıya ulaşır mı?
CHP ve MHP'nin muhalefetine rağmen bu sürecin başarıya ulaşması lazım. Zor olacak ama bu ülkenin bunu başarmaktan başka alternatifi yok. Eğer "Çözemezsek ne olur?" diye sorarsanız... "Halkların çatışması ve bölünme" derim. Hemen herkes de bunun farkında. İfade etmese bile bu endişeyi taşıyor. O yüzden çözememe alternatifini hiç gündeme getirmeden selametle bu gemiyi yürütmeliyiz.



7-8 MİLYON DESTEKÇİ

*PKK otuz yıldan beri var olan bir örgüt ve yıllardır böyle devam ediyoruz. Şimdi artık "Çözemezsek, bölünürüz" noktasına getiren nedir sizi?

Ülkemizin ekonomik ve siyasi istikrar anlamında atağa geçtiği dönemdeyiz. Bu dönemin ülkenin istikrarına, ekonomik durumuna ve sosyal yapısına zarar verecek, kaos yaratacak düşmanlıklara müdahalelere tahammülü yok. PKK'nın içerideki varlığı ve ona destek veren kesime bakarsanız, iki-üç milyon seçmen var sadece. Bireyleri de hesaba kattığınızda 7-8 milyonluk bir insan kitlesi söz konusu. Gerektiği zaman ülkenin her yerinde harekete geçebilecek bir örgütsel yapısı olan bir taban. Tabii bu Ankara'yı düşündürüyor. İkincisi, güneyimizde gelişen olaylar. Suriye'nin durumu, İsrail'in Türkiye ile ilişkileri, İran'ın bölgede hesapları, Irak'taki siyasi gelişmeler... Türkiye'nin bu sorunu çözmesini şart hale getiriyor. O bakımdan kaçınılmazdır, başka alternatifi yok diyorum.

*****************************************************************************************

SADECE TERÖRÜ BİTİRMEKLE OLMAZ

Bugün sorun sadece terörden ibaret değil, devasa bir Kürt sorununa dönüşmüştür. Ki bu sorun yüz yıldan beri bu coğrafyada vardı. Bu gerçeği görmeden, kabullenmeden, mücadele etme veya çözme stratejisini buna göre kurgulamazsanız sonuca varamazsınız. Siyasi demeçlerde sadece terörü bitirmeye odaklı açıklamaları sıkça duyuyoruz. Bu beni endişelendiriyor. Bunlar, ya taktik açıklamalardır, farklı kesimlerin hassasiyetleri gözetilerek yapılmaktadır ya Kürt Sorunu ile terör sorunu arasındaki ilişki doğru okunamamaktadır. Ya genelde Kürtlerin ve özelde de PKK'lıların düşünceleri, algı ve beklentileri doğru tahmin edilememektedir ya da birileri birilerini kandırmaya çalışmaktadır. Kanaatimi net olarak ifade etmek isterim; sorunu çözebilmemizin ve ülkeye barış getirebilmemizin olmazsa olmaz şartı iki tarafın da samimi olmasıdır. Aksi halde film kopar ve geriye sarma şansımız kalmayabilir.

***************************************************************************************

KÖYÜ BOŞALTILINCA DOĞDUĞU EV YIKILMIŞ

İhsan Arslan'ın 1948 yılında doğduğu ev Sason'a bağlı bir dağ köyünde. Sason eskiden Siirt'e, şimdi ise Batman'a bağlı. Arslan'ın doğduğu altı hayvanlar, üstü insanlar için yapılmış olan resimdeki bu ev 90'lardaki köy boşaltmalarından nasibini almış ve yıkılmış. Arslan eskiden evlerinin olduğu yere cami yaptırmak istediğini ama şimdiki sahibiyle anlaşamadıkları için bu hayalini de gerçekleştiremediğini anlatıyor biraz buruk bir ses tonuyla...

*************************************************************************************

PKK SİLAHLARI TAMAMEN BIRAKMAZ

- Önümüzdeki sürecin en zor aşaması ne olacak? Silahların bırakılması mı, PKK'lıların sınır dışına çekilmesi mi, bu kişilerin topluma kazandırılması mı?
Esas zor olan iki kesim halklarının bu süreci benimsemesi ve desteklemesidir. Çünkü bu ciddi manada bir zihniyet değişikliğini gerektiriyor. İki tarafın da ne olacağını bilmesi, ikna olması, kabullenmesi ve desteklemesi gerekiyor. Ama Öcalan'ın çizdiği yeni stratejinin kendi tabanı olan Kürtler tarafından nasıl karşılanacağı konusunda endişelerim var.

-  Neden endişelisiniz?
Çünkü kimisi "Acaba orada özgür değil ve devlet tarafından manipüle mi ediliyor?" endişesini taşıyor. Çünkü PKK'nın bugüne kadarki düşüncelerine, ideolojik hassasiyetlerine ters, yeni bir konsept öneriyor. Örneğin dindarlarla barışmayı, Türklerle düşman değil kardeşçe birlikte yaşamayı, silahı bırakmayı... Öcalan'ın bugüne kadar inanılan düşünce ve politikaların aksine yeni bir yol haritası çizmiş olması beraberinde hem kabul hem reddi getirebiliyor. "Erdoğan bizi satıyor" diyenler gibi "Apo bizi satıyor" diye düşünenler de var. Dağdakilerin Öcalan'a tabi olmalarını sağlamayacaksa, beraberinde PKK içinde bölünmeyi getirecek. Halk arasında veya siyasette bölünme olursa, farklı partilere gitmeleri ya da kendi içinde yeni parti çıkarmalarıyla sonuçlandıracaktır. Bu endişe verici bir şey değil ama dağdaki bölünme önemlidir ve eylemlerine devam edebilecekleri için süreci etkileyebilir. Umarım ki, bu kesim azınlıkta olsun. İkincisi, Türkiye'nin istediği PKK'nın tümden silahı bırakmasını beklemek yanlıştır ve sonuç vermez.

-  Sizi böyle düşünmeye iten nedir?
Çünkü PKK artık sadece Türkiye'ye yönelik bir silahlı örgüt olmaktan çıkmıştır. Uluslararası denklemde var olan ve birçok devletle angajmanı olan bir silahlı güçtür. Sadece Türkiye değil; Suriye ve İran'da da Kürtlerin mücadelesi var. PKK'nın içinde ağırlık Türkiye uyruklular olsa bile ciddi miktarda Suriye, İran ve Kuzey Irak'tan katılan militanlar var. Birincisi, bu nedenle tamamını tasfiye edemeyecektir. İkincisi, diğer ülkelerdeki mücadeleyi de başarılı bir noktaya getirebilmek için silahlı güçlerinin mühim bir kısmını tutacaktır. Bu da bir zamana kadar tabii. Eğer Türkiye bu politikalarında başarılı olur, kendi ülkesine barış ve huzuru getirirse bu diğer ülkelere de örnek olur.

SİVİL HAYATA DÖNMELİLER

- Sınırlarımızdan çekilse bile silahlı PKK'lılar kalacaklar yani?
Bence şart olarak koşulacak şey PKK'nın silahlı kadrolarının sınır dışına çekilmesi ve Türkiye aleyhine asla silah kullanmamalarıdır. Ayrıca PKK'ya katılmış ama herhangi bir eylem içinde yer almamış kişilerin sivil hayata katılmaları sağlanmalıdır.

-  Batı'daki "PKK saldıracak" endişesi devam edecek o zaman...
Bence Batı kesiminin öncelikle istediği şey şehit cenazelerinin gelmemesi ve metropollerde, AVM kapılarında insanların can vermeyeceği bir dönem. Bu temin edilecek. Bu bakımdan ümitliyim. Bana sorarsanız "Keşke şu anda silahlarını bırakıp, teslim olsalar" ama bunu bekleyemeyiz. Çünkü Kürtlerle devletin geçmişinde bir sürü örnek var. Silahlar alınmış, sonra Kürtler öldürülmüştür. Bu Tunceli'de de, Sason'da da, Koçgiri'de de olmuştur... Bunlar varken Kürtlerin hemen ve tümden silah bırakmasını beklemek hayal olur.

KIRILMA NOKTASI

- Çözüm olsa bile güvensizlik devam mı edecek?
Bu güven sürecin devam etmesine bağlı olarak ve onunla orantılı olarak değişebilir, bir anda olmaz. Şimdi bir kırılma, bir kavşak noktasındayız. Eğer bugüne kadar gençlerin dağda silah kullanmak zorunda kalmasının nedenlerini ortadan kaldırır, ekmek ve özgürce siyaset yapma imkânı verirsek onların tekrar silaha sarılıp, şiddete başvurmasını beklememeliyiz. Kimse durup dururken dağa gitmek istemez.  Ayrıca Türkiye büyük bir ülkedir, büyük bir ordusu var. Saldırırsa, ona cevap verecek on katı, yüz katı büyüklüğünde bir ordun var. Yani bu hesaplar zayıf kalır, denklemi etkilemez.

YARIN: Çözüm süreciyle beraber Öcalan serbest kalır mı?  Uludere raporuyla ilgili ne düşünüyor?  Türk halkına çağrı yapan aydınlara neden tepkili?

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi
Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi

Bakan Uraloğlu tarih verdi: İki ili birbirine bağlayacağız
Bakan Uraloğlu tarih verdi: İki ili birbirine bağlayacağız

Bakan Uraloğlu tarih verdi: İki ili birbirine bağlayacağız

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı
Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı