Cumhurbaşkanı Erdoğan seçime ilişkin manifestosunu açıkladı. Manifesto; içeriğiyle, takdimiyle Türkiye için yeni bir dönemin başlangıcının heyecanını, ideallerini ve kararlılığını taşıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan söze ahdim olsun ki diyerek başladı ve dedi ki; ‘’Ahdim olsun ki, yeni dönemde Türkiye muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkacak. Türkiye küresel bir güç olarak dünya sahnesindeki yerini alacak. İhracattaki dışa bağımlılığımız azalacak. Yüksek teknolojili ve savunma sanayii alanındaki projelerimiz süratle hayata geçecek. Şehirlerimiz, kültür sanat üreten kimlikli şehirler haline gelecek. Bölge ve sektör bazlı teşviklerle istihdam artısı sağlanacak yeni fabrikaların önü açılacak.’’
Bu sözlerde anlamını bulan hususlar ve ortaya konulan ruh, inanç ve kararlılık Türkiye için yeni bir dönemin başlangıcını yansıtıyor. Yeni yönetim sistemiyle Türkiye, uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkıyor. Meşakkatli çünkü alınacak mesafe; hedeflerinin giderek büyüten, küresel bir güç olma iddiasını taşıyan ve bu sebeple küresel düzeyde dikkatleri üzerine çekerek, dost kadar hasım da üreten bir yolculuğun kararlılığını ortaya koyuyor. Küresel ser odaklarının sömürge politikalarının ajandalarından çıkan kirli oyunlara karsı Türkiye’nin direncinin değeri, bu uzun meşakkatli yolculuğun en önemli özgüveni ve enerji kaynağı durumunda.
Manifestoda 15 Temmuz gecesine yönelik; “sizler o gece ölümü öldürdünüz” vurgusu, halkın gücünün üstünde güç tanımamanın, millet iradesinin üstünde iradeyi kabul etmemenin bir kez daha milletle hem hal olmanın yansıması. Manifesto; bu toprakların, bu milletin diriliş, yükseliş ve istiklal yürüyüşünün tarihsel akısını da su sözler ortaya koyuyor; “Bu toprakları bize vatan yapan aziz milletim. 1071 Malazgirt Zaferi’nden bu yana bu topraklar bize yurt oldu. Bizim devletimiz Söğüt’te çadırlarda kuruldu. Dedem Osman Gazi’nin rüyası hakikat oldu. Devletimiz adalet sevdasıyla büyüdü.
Bursa ve Edirne de kök saldı. Sultan Fatih bizim ceddimizdi. Kudüs’ü alan Selahattin Eyyubi bizdik. Kanla alınan toprak, parayla satılmaz diyen Abdülhamid bizdik. Çanakkale’de canını veren, düşmana geçit vermeyen bizdik. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ‘Size ölmeyi emrediyorum’ dediğinde siperlerinden ok gibi fırlayanlar bizdik. Bu yurdun namusunu işgalcilere çiğnetmeyen bizdik, toprakları sıksan şühedamızın fışkırdığı, türkümüzün okunduğu Türkiye’mizi aziz bildik. 1923’te Atatürk’ün öncülüğünde devletimizin yönetim seklini cumhuriyet olarak ilan edildi. 28 Şubat’ta milletin inancını boğmaya kalkıştılar. Her darbede acı çeken biz olduk. Varlığımıza, huzurumuza, refahımıza kastettiler. Yılmadık, yıkılmadık. Erdem irade ve cesaretle Türkiye’yi şahlandırdık. Hep birlikte büyüdük, hep birlikte özgürleştirdik. Biz durmadık, onlar da durmadı. 27 Nisan’da bir e-muhtıra ile karsımıza çıktılar. Biz milletin iradesine sahip çıktıkça onlar daha da öfkelendi. Geri durmadık, diklenmedik, dik durduk. Onların küresel efendilerine de eyvallah etmedik.”
Bu sözlerde yer alan tarihten bugüne uzanan tüm gerçekliklerin ışığında açık olarak anlaşılmaktadır ki; Türkiye’nin direnci ve inancı sağlam durdukça geleceği aydınlıktır. Gelinen nokta tarihi bir dönemcin arifesidir. 24 Haziran bu toprakların çocuklarının istiklal askının yedi düvele yansıması olacaktır. Türkiye’nin iç cephesini zedelemeye çalışanlara, fitne, fesat yuvalarını devreye sokanlara karsı bu millet yeniden şahlanışının bilinciyle dimdik karsı koyacaktır. Bu gerçeğin tüm izleri manifestoda anlamını kuvvetlice bulmaktadır.
Sonuç olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın manifestosu; küresel güç olmaya yemin etmiş, güçlü bir liderliğin, sağlam bir iradeyle milletiyle hem hal olmanın tüm dünyaya duyurusudur