Suat Kılıç’ın “kına” muhabbeti gündem oldu.
Kıyameti kopardılar.
Haklılar!
Kına daha ziyade ele yakılır çünkü.
Bakanın kına göndermesindeki adres, malum uzuv.
Toplumumuzda yersiz yere sevinenlere, yere yakın yerleri için tavsiye ediliyor.
Şüphesiz her Türk evladı ömründe hiç değilse bir kez bu tavsiyede bulunmuştur.
Bakanı savunacak değilim.
Belli ki çok üzülmüş.
Sevinenlere de doğal olarak bozulmuş.
Sonra da “kına” demiş.
Kınamamak gerek, çünkü dünkü yazımda ben de dedim.
Ama ortada bir sorun daha var.
O da bakanın kına muhabbetine bozulanların, bozuk ağızları.
İşte o bozuk ağızla çıkıp; “ayıp olmuyor mu?” demeleri pek inandırıcı olmuyor.
BUNLAR ‘X’ KUŞAĞI TANIMLANAMAYAN NESİL
Gezi’den bu yana moda.
Neymiş efendim; demokratik hakkıymış, kimse karışamazmış?
Dahası da var!
Bana buyurma, bana dayatma, bana dokunma.
Bak sen!
Olimpiyatları sevmiyormuş. Bu yüzden de istemiyormuş. İstanbul’un kaybetmesine de seviniyormuş.
Canım en doğal hakkıymış.
Sonrasında da o “sihirli” kelime.
“Demokratik hakkım değil mi, ister severim, ister sevmem”
Sevsinler.
Tüm bunlar, alın öpücünün marifeti.
Atıyor ortaya bir şey, sevgi pıtırcığı çocukları da dillerine doluyor.
Sonra biri de çıkıp “ne saçmalıyorsunuz?” deyince hemen aşağılanıyor.
Biz anlamazmışız. Bu gençler başka bir şeymiş. Bunlar “y” kuşağıymış, “z” kuşağıymış.
Birileri de kanıyor bunlara.
Hadi oradan!
Bunlar “x”kuşağı yahu.
Bilinmeyen, tanımlanamayan bir nesil.
UFO gibi bir şey.
Bir tek bizim ülkemizde var.
Köprü isteme, havaalanı isteme, enerji santralı isteme, seçim isteme, sandık isteme, esmer ekmek isteme, çocuk isteme.
Tek dertleri metro istasyonunda fantezi.
CHP’NİN MERDİVENLE OLAN İMTİHANI VE TÜRK SİYASETİ
Bir merdivendir gidiyor. Eline boyayı fırçayı alan, gözüne kestirdiği merdiveni boyuyor.
Kabak tadı verdi.
Öyle ki; ilk günlerde alkışlayanlar bile çark etmeye başladı. Tepki veriyor!
Bazıları akıllarınca merdiven boyayarak siyaset yaptıklarını sanıyor.
Ne kadar boyarsa, iktidara o kadar yaklaşacağına inanıyor.
Benim aklıma yatmıyor.
Merdiven- siyaset ilişkisi yeni bir olgu. Türk siyasetinde “merdiven” ile ilgili tek ilişki, bir siyasetçinin merdiven inerken yahut çıkarken tökezlemesi, düşmesi ya da az kalsın düşüyor olmasından ibaretti.
Muhabirlik yıllarımda bu türden birkaç haber yapmıştım.
Ama, merdiven-siyaset ilişkisini Kemal Bey zirveye çıkardı.
Yürüyen merdivene ters binince, toplumsal gülüşmelere neden olmuştu.
Günlerce, aylarca konuşuldu, hâlâ da gündemde. Kendisinin kabahati değil gerçi; önüne düşüp kılavuzluk yapanın işgüzarlığı.
O kılavuzlar, bir siyasetçinin ömrü boyu hiç vermemesi gereken bir fotoğrafı verdirdiler.
Kılıçdaroğlu, yukarı çıkan bir merdivenden aşağı inmeye kalkarak fizik kanuna karşı koymaya çalıştı.
Başaramadı. Yıllar sonra bu kez CHP bir başka merdiven olayıyla gündemde. Çiçek çocuklar, merdiven boyuyor. Kemal Bey de onlara kılavuzluk yapıyor. “Çocuklar boyasın, gerekirse kirlensin, kirlenmek güzeldir” diyor.
İyi de bu da kanuna aykırı. Vallahi iş çığırından çıktı. Böyle giderse devlet de, “kirlenmek güzeldir, tomayla temizlenir” diyebilir. (Buradaki tomayla temizlemeden maksat, boyanan merdivenlerin tazyikli suyla eski haline dönüştürülmesi olayıdır.)