Lütfen ukala veya küçük gören bir tavırla bu başlığı attığımı düşünmeyin. Aksine, Tuba Ünsal'ın kitabını bitirdiğimde içimden geçeni olduğu gibi yazdım. Anlatacak şeyi olduğuna inanan herkesin yazması gerektiğini savunanlardanım. Öyle hava yapmak için kitap okuyanlardan da yazarı veya adı ünlü olan eserleri okurken görünmeye çalışan meslektaşlarımdan da olmadım.
Okuma arzumu merak tetikler benim.
Ünsal'ın kitabının adını duyduğum an merak ettim açıkçası.
'Benim Tatlı Komposto Günlüğüm', ünlü bir oyuncunun hamilelik 'macerası'nı anlatıyor.
Aslında konu tam bir klişe.
Genellikle ünlü kadınlar hamilelik süreçlerini yazarlar. Hayranları nasıl beslendiklerinden tutun da doğum anının detaylarına kadar merak eder çünkü.
Genelde hepsi aynı dil, aynı tarz ve aynı tatta olur.
Çoğunlukla ünlüler kendini olduğundan 'mükemmel' göstermenin peşindedir çünkü.
Tuba Ünsal'ın kitabının adı ve kapak tasarımı bile ortaya değişik bir 'iş' sunduğunun sinyallerini veriyordu.
***
Uzun bir yolculuktayım şimdi.
Yanıma birkaç kitap aldım. Biri de 'Benim Tatlı Komposto Günlüğüm'dü. Birkaç sayfa karıştırır, merakımı giderir ve bırakırım diye düşünürken, fazlaca rötarlı uçak yolcuğu esnasında satır atlamadan okudum kitabı.
Hoşuma gitti.
Defoları, eksiklikleri, deneyimsizliği, çocuksu haliyle genç bir starın iç dünyasına tanıklık
ettim.
Şöhretini ciddiye almamasından fazlaca hoşlandım.
Hele komplekssizce henüz ünlenmeye başladığı günleri özellikle de Bergüzar Korel'le ünlülere yaptıkları sessiz telefonları anlatmasına hayran kaldım.
Hangimiz genç kızlığımızda sessiz telefon saçmalığına en azından bir kere de olsa bulaşmamış olabilir?
Peki kaçımız büyüyüp 'önemli adamlar' olduğumuzda bunu açıkça anlatabiliriz?
Ben yanıt vereyim: Neredeyse hiçbirimiz!
Öyle büyük egolara yelken açmışızdır ki çocukça, salakça, özellikle de 'kızsal' hiçbir anımız yoktur artık bizim!
***
Tuba Ünsal uçarı, asi, alışılmışın dışında, toplum tarafından normal kabul edilmeyecek 'kızlarımızdan'... Aslında birçoğumuz gibi biri.
Düzensiz beslenen, sorumsuz denebilecek, gece hayatını seven genç bir kız.
Bu kız aşık olur üzerine de hamile kalırsa ne olur diye merak edenler son derece doğal, gerçek ve komik bir hikayeyle karşılaşırlar.
Kitap, sentetik, uydurma, gerçek dışı, yalan dünyalara ait hiçbir anlatım barındırmamakta.
Kitap, rokaları demet demet yiyen, çimen suyu içen, sağlıklı beslenmenin en imkansız ipuçlarını veren bir ünlüyle değil gerçeği tüm zorluklarıyla bire bir anlatan genç bir kadınla karşı karşıya bırakmakta okuru.
Hamburger yemekten, içki içmekten, dans etmekten zevk alan genç bir kadının hayatına sütü ve yoğurdu sokmakta nasıl zorlandığından tutun da içki-sigaradan uzak durma çabasına ve hamilelikte hormonlarıyla beraber gerilen ve deliren ruhuna kadar her şey gerçek.
Ben bayıldım...
Tuba Ünsal'ın yazarlık kariyerine mutlaka devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Hayatı gerçekliğiyle, günlük formatında yazan kimse yok. Büyük bir boşluğu dolduracağına inanıyorum.
Tek bir eleştirim, yazım dilini geliştirmesi gerektiğine dair olacak. Bu doğal tarzı asla bozmadan sadece geliştirmesi...
O da yaza yaza, bu işe emek vere vere kendiliğinden oturacak, eminim!
Şimdi Ayşe Arman bana yine kızacak ama bir kendi kitabını bir de Tuba Ünsal'ın kitabını yan yana koyarsa yıllar önce kendisine ne demek istediğimi daha iyi anlayacak. Okur gerçek ile zorlamayla yaratılan hayatları hemen ayırt ediyor. Arman'ın yapmaya çalıştığı ama bir türlü tadını, kıvamını tutturamadığı işi Ünsal başarmış!