İstanbul seçimleri bitti, hayırlısı olsun. Milletin verdiği bir karar şeriatın kestiği parmağa benzer. Acıtmaz, acıtmamalı. Özellikle kaybeden kesimler kendilerini yeis içinde bulmamalı, hayata küsmemeli, kendileri gibi tercihte bulunmayanları suçlama yoluna gitmemeli…
***
Bu seçimin tahliline gelince…
Adayların yarışmadığı, bir şehrin belediye başkanının değil, bir kamplaşmanın söz konusu olduğu bir seçimdi. 17 yıldır köklü devrimlerin yaşandığı, statükonun değiştiği bir süreçte, kendisini “kaybedenler” olarak hisseden seküler kesim, HDP’nin, FETÖ tabanı ve şüphesiz ekonomik hoşnutsuzluk içindeki küskünlerin desteğiyle ilk kez kendilerini güçlü ve çoğunluk hissettiler.
***
Seçim gecesi gözlem yapmak için caddeleri dolaştım. Özellikle seküler, orta/üst sınıftan kadın vatandaşlarımız duygusal bir patlama halindelerdi. Ağlayarak tanımadıkları diğerlerine sarılıyorlardı. Çoğu milyonluk araçların sunroof’undan dışarı taşan insanlarımız büyük bir coşkuyla İzmir Marşı’nı söylüyorlardı.
“Onlar” kaybetmiş, kendileri ise uzun aradan sonra ilk kez kazanan tarafında yer almışlardı.
***
Bu ruhsal durum AK Parti’nin halledebileceği değil; ancak yönetmek zorunda olduğu bir mesele. Tarihsel ve derin bir endoktrinasyon sonucu, yaşam biçimleri ve dini algılamadaki kritik farklar, korkular, yarılmalar vd. oluşmuş. Kimse birbirinden hoşlanmak zorunda değil; birbirimizin boğazına sarılmayalım yeter.
***
Seçim sonuçları HDP, Kandil, Öcalan ve HDP’li Kürtler hakkında da paha biçilmez veriler içeriyor. Görünen o ki şehirli HDP’li Kürtlerin ciddi bir bölümü üst yapıların prensip kararlarına uygun/blok halinde oy kullanıyorlar.
Soru şu; bu vatandaşlar ile HDP’nin tercih ve politikaları ne kadar özdeş? Çünkü HDP ile hiçbir seçim için anlaşılamayacak derin yaklaşım farkları var. HDP çoğunluk siyasetin dışında hareket eden bir yaklaşımda.
***
Bu durum Çözüm Süreci için kefenini giyen, esasen Kürt Sorunu’nu bitiren Erdoğan ve geniş tabanını yılgınlığa düşürmemeli, duygusal kopuş yaşanmamalıdır.
***
Sonuçta bin yıldır birlikte yaşıyoruz. Ne badireler atlattık değil mi?