Trabzonspor'da roller değişti... Önceki maçlarda son dakikaya kadar sıkıntı içinde çırpınıyor, kritik dakikalarda bulduğu gollerle kayıpsız gidiyordu... Son haftalarda bu defa başlarda golü atmaya, sonraki dakikalarda da yan gelip yatmaya başladı.
Büyükşehir Belediye maçı da bunun tipik bir örneklemesiydi... Zaten Beşiktaş maçından sonra Belediye'den fazla bir performans beklenmiyordu... Ama hakkını verelim, Trabzonspor'un da bu kadar hızlı bir başlangıç yapacağı kimsenin aklına gelmemişti...
Trabzonspor ilk 8 dakikada 2-0'ı bulup, ilk yarı sonunda da 3-0'la içeri girince, ikinci yarının formaliteden öte bir önemi kalmadı... Benim anlamadığım ilk yarının bu son dakikasında Burak Yılmaz'ın topla elle oynayıp, sarı kart gördükten sonra, Karabük maçında cezalı duruma düşmesiydi...
Herhalde bir refleks sonucu... Trabzonspor'u koca bir sezon taşıyan adamın bilerek sarı kart görecek hali yok... Ama Karabük'te eksikliği ciddi biçimde hissedilebilir...
YOK BÖYLE FUTBOLCU
Gelelim Kadıköy'e... Trabzonspor 2-0 önde oynarken, Kadıköy'de maç golsüz gidiyordu ve Fenerbahçe doğru dürüst rakip ceza alanına bile girmemiş, tek pozisyon bile yakalamamıştı... İşte bu sırada Rajnoch'un Alex'e yaptığı penaltı Fenerbahçe'nin imdadına yetişti...
Fenerbahçe nefes almışken, iki dakika sonra derin bir 'Ohh' çekti... Bu defa müthiş bir Alex asistinde, kaleci Senecky'nin yaptığı penaltı ve gördüğü kırmızı kart Fenerbahçe için 'Garanti belgesi' oldu...
Senecky'nin gördüğü kırmızı kart için Markus Merk'e döndüm, 'Sarı olmaz mıydı' dedim, 'hayır' dedi, 'Niang, rakip kalecinin darbesi ile hız kaybetmese topa çok hakim. Bariz gol şansı ve kırmızı' dedi...
Penaltı serisine sonra da, Senecky'nin yerine geçen Özden katıldı... Penaltı tamam da, bir kaleciye kırmızı, diğerine sarı, o niye? Markus dedi ki 'Birinci de topla oynama, tehlikeyi önleme niyeti yok... Direkt rakibe gitti... Özden ise pozisyon gereği penaltı yaptı. Sarısı doğru...'
Üç penaltıyı da 'Posta pulu' gibi aynı direğin dibine atan Alex, frikik golünde de adresi şaşırmadı... Aynı yere gönderdi... Dört duran top, dördü de milimine kadar aynı yere... Hele kendinin beşinci, takımının altıncı golü... Yok böyle bir gol, yok böyle bir adam...
Sonuç, kazana kazana gidiyorlar... İyi de olsalar, kötü de olsalar gidiyorlar... Ama bundan sonra gidecek yer yok... Artık son duraktalar...