Bombalar patlarken, masum insanlar hedef seçilip siviller yaşamını yitirirken, asker-polis her gün cenazeleri gelirken, batıdaki şehirlerde bile herkesi her an ölebileceği korkusu sarmışken, Türkler Kürtlerden, Kürtler Türklerden her geçen gün daha da uzaklaşırken...
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir bir grup gazeteciyi Diyarbakır'a davet etti.
Nazlı Ilıcak (Sabah), Mehmet Altan (Star), Kadri Gürsel (Milliyet), Ahmet Hakan (Hürriyet), Oral Çalışlar (Radikal), Nuray Mert (Milliyet), Ezgi Başaran (Radikal), Mustafa Sönmez (Cumhuriyet), Erol Katırcıoğlu (Taraf) ve AKŞAM adına ben...
Bugün BDP Eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak ile Gazi Köşkü'nde kahvaltıda buluşacağız.
Dün Büyükşehir Belediyesi'nin Diyarbakır turu vardı. BDP'li yerel yöneticilerin deyimiyle 'medyanın görmezden geldiği çalışmalar' anlatıldı.
Bütün bunlar neden mi yapılıyor?
Çok açık!
Barışa bir şans daha vermek, demokratik siyasettekilerin yani seçilmişlerin üzerindeki silahların gölgesini kaldırmak ve güneşi görmek, görebilmek için...
Her iki tarafa da 'kendine gel!'
demek gerekiyor.
Çok geç olmadan!
EY TÜRK, EY KÜRT CEVAP VER!
İki tarafa da söylenecek o kadar çok söz, sorulacak o kadar çok soru var ki!
Kara harekatının her an kapıda olduğu, uluslararası arenada savaş naralarının atıldığı bu günlerde her iki tarafın da şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekiyor; biz nerede hata yaptık?
Biliyoruz siyaset kirli... Biliyoruz kişisel ihtiraslar, ikbal beklentileri, ego, 80 milyonun huzurunun önüne geçebiliyor kimi zaman...
İki tarafa da hesap sormak hakkımız...
- Bırakın 'Kürt halkının temsilcisi kim?', 'muhatap kim?' tartışmalarını.
- Bırakın seçilmişleri ha bire cezaevine atmayı, 4000 (dört bin) BDP'liyi tutuklamayı...
- Bırakın 'Kürt kimliği tanınsın' ya da 'hepimiz din kardeşiyiz' türünden maval okumayı.
- Bırakın 'demokratik siyaset yapamıyoruz' derken kendi arkanızdaki silahlı adamdan korkmayı.
- Nedir sizin talebiniz?
- Ya siz! Neyi verip neyi vermeyeceksiniz? Açık konuşun ki bilelim.
- Bu ülkedeki tek mağdur, tek mazlum Kürtler mi sanıyorsunuz? Zana'yı ekrana çıkarmak isteyen Banu Güven'in işsiz kaldığı, 'Metin Lokumcu'nun ailesine niye başsağlığı dilemiyorsunuz Sayın Başbakan?' diyen Ruşen Çakır'ın ekrana çıkartılmadığı, 'İmamın Ordusu' diyen Ahmet Şık'ın cezaevine atıldığı, 'Sizin hiç babanız yandı mı?' diye soran Zeynep Altıok'un işsiz bırakıldığı bir ülkede yaşıyoruz.
- İş güvencesi yok, sosyal haklardan yoksunuz, sadaka bekliyoruz, kriz bir kez daha teğet geçsin diye dualar ediyoruz, her gün kadınlar öldürülüyor... Bu sorunların sizinkinin yanında kıymeti yok mu?
- Taraf olmayı reddedenin hain sayıldığı bu günlerde en çok biz, sadece ve sadece 'barış' isteyenler kendimizi kandırılmış hissediyoruz. Her iki taraf da oyaladı mı bizi? Söyleyin bilelim.
- Biri 'demokratik özerklik' diye diretiyor, öbürü 'üniter devletten vazgeçmem' diyor. Yahu hala sınırları mı tartışıyoruz? Hangi yüzyılda yaşıyoruz? Niye ölüyoruz, niye öldürüyoruz? Ölümün haklı bir gerekçesi olabilir mi?
- Bırakın 'iyi Kürt-kötü Kürt' ayırımını, bırakın 'PKK iyi- TAK kötü' yalanını. Silahları susturun. Yaşama hakkı kutsaldır deyin ki, başa dönmeyelim.
- Ölümden beslenen siyaset artık tutmuyor. MİT-PKK görüşmesinin deşifre olması kimseyi sokağa dök(e)medi görmüyor musunuz? PKK özür dilese de öldürdüğü Siirtli genç kızların aileleri onlara lanet okuyor, farkında değil misiniz?
- Hangi Kürt, Ankara Kumrular sokakta öldürülen garibanın arkasından 'iyi oldu, özgürlüğe bir adım daha yaklaştık' der?
- BDP sivil bir partiyse eğer açık açık bir askerin, polisin öldürülmesine de karşı çıkmalı. İçlerinden birileri bizi artık şaşırtmalı.
- 'Sıfır sorun' diyenlere gelince... Niye herkesle kavga ediyorsunuz kardeşim? Benim adıma niye sağa-sola kafa tutup 'gerekirse savaşırız' diyorsunuz. O savaşta ben yokum bilin!
- İsrail'e kafa tutarken İsrail'in ekmeğine yağ süren füze kalkanına niye evet dediğinizi açıklayın önce.
- 80 milyonun ağzına sürülen biber sonunda etkisini göstermiş anlaşılan(!) 'Savaş' diyor siyasetçi, vatandaş hala arabasının modelini değiştirmenin derdinde. Ne zaman ve nasıl bu kadar aptallaştık Allah aşkına!
- 'Etnik kimlik' deyip duranlar, yanı başlarındaki 'sözde bahar'ı kendi halkına bile anlatamazken, 'yaşasın Arap ülkelerine demokrasi geliyor' mavalı Türk halkına da yutturulmuşken anti-kapitalistler hala başını sokacak 'çatı' ararken 'Yaa akıl neredesin!' diye sormaktan başka çare kaldı mı bize?